KıbrısManşet

Toprak: Babam devletin sorumsuzluğu yüzünden öldü

Polis Basın Subaylığı’nın “Lefkoşa sakini” ve “intihar sebebiyle hayatını kaybetti” dediği 71 yaşındaki Müslüm Toprak’ın oğlu İbrahim Toprak, babasının Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi Onkoloji Servisi’ndeki ihmaller zinciri nedeniyle hayatını kaybettiğini ileri sürdü

Toprak: Babam bir iki ay önce ağrılarına dayanamayarak hayatına son vermek istedi

Gazetemize ulaşan İbrahim Toprak, babası Müslüm Toprak’ın intihar olarak belirtilen ölümüyle ilgili iddialarının ve soru işaretlerinin cevaplanmak üzere ilgili makamlara duyurulmasını istedi.

Oğul Toprak’ın anlattığına göre; yaklaşık 7 yıl önce kanser teşhisi koyulan baba Müslüm Toprak’ı, Türkiye’de devam eden tedavisi sırasında doktorların “Yapılacak bir şey kalmadı” sözlerinin ardından ülkeye geri getirdiklerini ve son iki aydır da Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Onkoloji Servisi’nde tedavi gördüğünü anlattı.

Baba Müslüm Toprak

İbrahim Toprak, “Babam Mağusa’da ikamet ediyordu. Birkaç ay önce acılarından ve ağrılarından dolayı nefes alamadığı için zehirli bir kimyasal içerek hayatına son vermek istedi ama fakat bizim durumu fark etmemiz ve Mağusa’daki sağlık ekiplerinin müdahalesiyle kurtuldu” dedi.

“Doktorlara babamın intihara teşebbüs ettiğini ve dikkatli olunması gerektiğini ilettik”

Baba Müslüm Toprak’ın Mağusa Hastanesi’nden taburcu edilmesinden sonra Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Onkoloji Bölümü’ndeki doktorunu aradıklarını anlatan oğul İbrahim Toprak, doktorun kendilerine “Hastayı acilen buraya getirin ve yatışını yapalım” dediğini aktardı.

Toprak, “Biz Lefkoşa’daki doktorlara babamın intihara teşebbüs ettiğini, olayın nasıl gerçekleştiğini anlattık ve bu konuda dikkatli olunması gerektiğini ilettik. Yaklaşık 2 aydır da babam burada yatılı olarak tedavi görmeye başladı” dedi.

“Acil Servis’te bizi doktor değil polis karşıladı”

5 Aralık günü sabah 03.50’de kardeşinin hastaneden arandığını, “Babanız ağırlaştı, acilen hastaneye gelin” denildiğini, kardeşinin de kendisini 03.53’de arayıp durumu aktardığını anlatan İbrahim Toprak, saat 04.40’da Mağusa’dan Lefkoşa’ya geldiklerini belirtti.

Toprak, “Bizi aradıklarında aslında babam ölmüştü ama bize ısrarla söylemediler. Saat 04.40’da hastaneye varıp Onkoloji’ye gittiğimizde ise bize babamızın Acil Servis’te olduğunu söylediler. Acil Servis’e gittiğimizde ise bizi doktor değil polis karşıladı” dedi.

“Polis Basın Subaylığı’nın haberi eksik ve hatalı”

Acil Servis’e girdiklerinde polisin kendilerine “Babanız vefat etti” dediğin, kendisinin ise “Kanser hastası bir adam vefat ettiyse bizim sizinle bu odada ne işimiz var?” diye sorduğunu anlatan İbrahim Toprak, polisin ise cevap olarak, “Çünkü kanserden değil 5. kattan kendisini aşağıya attığı için vefat etti” dediğini aktardı.

Polis Basın Subaylığı’nın basına geçtiği haber

Toprak, “Polis Basın Subaylığı’nın, babamın ölümüyle ilgili basına gönderdiği haber de eksik ve hatalı. Babam Lefkoşalı değil Mağusalı ve öldüğü yer de Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin Onkoloji Servisi” dedi.

“Babam devletin sorumsuzluğu yüzünden öldü”

Babasının, devletin ihmalleri ve sorumsuzluğu yüzünden Onkoloji Servisi’nin 5. kattaki terasından atlayarak öldüğünü savunan İbrahim Toprak, “Arabada kemer takmayınca polis sana ceza yazıyor ama hastanede güvenlik önlemi yok” diyerek isyan etti.

İbrahim Toprak sorularını ve iddialarını şöyle sıraladı;

“Birincisi; babam Onkoloji Servisi’nin 5. katını nereden biliyor? Altında sonda, kolunda serum bağlı, yürümekte zorlanan, göğsünden kablo, boru çıkan bir adamdan bahsediyoruz.

“Babam terasa nasıl çıktı? Nasıl kimse görmedi?”

Öksüren, sürekli öksürüğünün sesi duyulan, yataktan tek başına kalkamayan, bakıcı beraberinde bir odada kalan bir adam, 15-20 metre yürüyüp asansöre binecek, hemşire odalarını geçecek, asansörden düğmeye basıp 5. kata çıkacak, terasın kapısı da o saatte kapalı olmayacak, terasa çıkacak ve kendini aşağıya mı atacak?

Bir 3 kişi, sakal, oturan insanlar ve ayakta duran insanlar görseli olabilir
Oğul İbrahim Toprak (en önde)

Neden güvenlik görevlisi yok o saatte? Biz ‘Babamız intihara kalkıştı’ bilgisini vererek onu oraya götürdük, onlar neden bunu kontrol etmedi? Terasın kapısı niye kapalı değil? Başhekimin odasına iki güvenlik var, onları geçemeden giremezsiniz. Hastanenin ana girişinde 3 güvenlik, Acil Servis’te de 3 güvenlik var Onkoloji Servisi’nde neden güvenlik yok?

“Zaten herkes acı içinde ve intihara meyilli. Teras olacaksa da böyle güvenliksiz mi olur?”

Bu terasın yasal bir prosedürü var mı, yasal prosedür diyor mu ki ‘70 cm’lik olacak teras demirleri, korumaları?’ Çocuk Onkolojisi de orada, yetişkin Onkolojisi de orada, zaten herkes acı içinde ve intihara meyilli. Teras olacaksa da böyle güvenliksiz mi olur?

Bölümü kameraları nasıl çalışmaz? Ben gidip doktora yumruk vursam; beni dava etsinler diye o kameralar çalışacak ama benim babam intihar ediyor, o asansöre nasıl biniyor onu bilemiyoruz, göremiyoruz.

“Hiçbir hemşire görmedi mi bunu?”

O asansörü nasıl keşfetti? Nasıl bindi? Hemşire odasını geçerken hiçbir hemşire görmedi mi bunu? Son evre kanser hastası, yürümekte zorlanan ağır bir hasta hiç kimseye rastlamadan 5. kata nasıl çıkıyor ve kendini aşağıya atıyor?

“Bir örtbas süreci olduğunu anlayarak polise şikâyette bulunduk”

Polise ve hastane yönetimine soruyoruz; ‘Kamera görüntülerinde bu görünüyor mu?’ diye ‘Görüntüleri alacağız, büyük bir ihtimalle görünüyordur’ diyorlar. Sonra öğreniyoruz ki kameralar da çalışmıyor, kayıt falan yok.

Bunların ardından bir örtbas süreci olduğunu anlayarak polise şikâyette bulunduk. Odada yanında bakıcısı da var. Alınan ifadede polisin söylediği; ‘Bakıcı uyuyormuş’

“Bu hasta bakıcı hala hastanede hasta bakıyor”

Bakıcı ile görüşemedim olay sonrasında, sadece telefonda aradım ve kendisine dedim ki; ‘Sen 24 saat olarak bakım veriyorsun bu hastaya. Nasıl oldu da bu adam kalktı?’ Bana; ‘Abi babanı yatırdım ve uyudum’ dedi.

Bu hasta bakıcı da hala hastanede hasta bakıyor. Polis babam için ifadesini aldıktan sonra hasta bakıcı dönüp uykusuna devam ediyor. Olayın peşini bırakmayacağız”

Özel Haber/Pınar Barut











Başa dön tuşu