KıbrısManşet

Osum: Homofobik şahıslarla ilgili şunu ifade etmekte fayda var, aşırı nefret gizli hayranlıktır

İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mülteci Hakları Programı Koordinatörü Fezile Osum, havuz medyasının başına getirilen Kıbrıs Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Özer Kanlı‘nın LGBT+ bireylere nefret kustuğu yazısıyla ilgili konuşmak iin telefonla aramasında neler yaşandığını anlattı

Osum’dan LGBT+’ya nefret söylemlerine devam eden Kanlı’ya tepki

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Osum, Kanlı’nın bugünkü köşe yazısına o telefon konuşmasını taşıdığına dikkat çekerek, Kanlı’nın yazdıklarının doğru olmadığını söyledi.

Kanlı’nın yazısı ve Osum’un anlattığı gerçekler şöyle;

Kanlı konuşmayı köşesine şöyle taşıdı

“Akşamın ilk saatleri idi bir görüşme için Girne’ye gidiyordum ki telefonum çaldı. Açtım. Karşımdaki kadın, hal hatır sormadan “siz bu ülkeyi bölmek mi istiyorsunuz” dedi.

Adınız nedir dedim, “Suzan Kahraman” diye yanıt verdi ve yüksek sesle “hakkınız yok böyle yapmaya” şeklinde konuştu. Canım sıkıldı, “insan gibi konuşun , adam gibi, kadın gibi konuşun” dedim.

Yarım yamalak dediğimi anlamak istediği için “ben adam değilim” şeklinde karşılık verdi. “Kızım bak benimle böyle konuşamazsın” demeye kalkıştım, “ben senin kızın değilim” diye üzerime geldi, ben de telefonu kapattım.

Belki de 10 sefer daha aradı. Açmadım.

Sonra kızım aradı ve “o şahsı tanıdığını, o şahsın kendisine telefon açtığını ve benim kendisini yanlış anladığımı, kendisinin aslında benimle tartışmak istediğini, karşıt görüşlülerle tartışmaktan kaçınmadığını” söylediğini aktardı… Kızım o şahsı bana biraz anlattı.

Meğerse azılı bir kadın hakları ve LGBT savunucusuymuş. Adını da bilerek isteyerek farklı söylemiş bana. Telefonu kapadım ve televizyon seyretmeye, gazete ve web sayfasındaki haberlerle ilgilenmeye başladım… Başladım ama tadım kaçmıştı bir kere…

Hem de hiç hak etmediğim bir şekilde, çok farklı bir saldırı şekli ile… Bir kere şunu söyleyeyim ki köşe yazımın altında telefonum yazdığı için hemen hemen her gün birkaç telefon, bir miktar WhatsApp veya Messenger mesajı ile yazdıklarımla ilgili geri beslemeler elde edebiliyorum.

Kimisi eleştiriyor, kimisi öneriyor, kimisi övüyor. Allah tümünden razı olsun. Hepsi de faydalı oluyor. Ama bugüne kadar dünkü gibi bir saldırıya doğrusu maruz kalmadım.

Bir insan kadın hakları, LGBT savunucusu olabilir. Yasaların izin verdiği ölçüde herkes istediğini savunur, istediğini destekler, istediğini eleştirir.

Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak KKTC’de öyle bir kesim var ki onlar kendilerini herkesten daha akıllı, daha özgür, daha vatansever, daha çağdaş, daha kadın ve insan hakları savunucusu sayıyorlar ve beğenmedikleri, kendileri ile yüzde yüz örtüşmeyen bir görüş, düşünce ortaya atıldığı zaman hemen o görüşü ezmeye, yok etmeye çalışıyorlar. T

ekrar edeyim. Ben de kendi görüşlerimde ısrarcıyım ve haklı olduğuma da eminim. Doğrudur ahlak, gelenek görenekler zaman içinde değişir gelişir ama her zaman ahlak dışılık diye bir kavram da söz konusu olmuştur, olmaya da devam edecektir. Her zaman normal kabul edilenler olduğu gibi anormal olarak nitelendirilecekler olacaktır.

Her zaman suç kabul edilmeyenler olacağı gibi, suç kabul edilenler de olacaktır.

Bunların ne olacağına ise zaman karar verecektir. Ben bugün için KKTC’de LGBT konusunun kurcalanmasının reklam olacağı, bunun da toplumumuzun yapısını, aile yapımızı bozacağı ve sorunlara yol açacağı görüşündeyim.

Cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor diye gereğinden fazla yaygara koparan bazılarının ise asıl kendilerinin cinsiyet ayrımcılığı istediklerini düşünüyorum.

Allah’ın yarattığı her şeyi seven, sayan, asla hor görmeyen biri olarak bazı şeylerle mücadele edilirken onların reklamını yapmaktan kaçınmak gerektiğini yaşayarak öğrenmişlerdenim ben… Tıpkı gereksiz, dozu çok yüksek yasakçılığın ters tepmesi gibi, aşırı dozda savunuculuğun da istenmeyen sonuçlara yol açabileceği pek çok olaya tanıklık ettim. Bana göre işin sırrı “ dengedir”…

Dengeli davranmalısınız. Dengeleri gözetmelisiniz. Dengeler olmazsa kavga olur, huzursuzluk olur. Ne gereği var bunlara… Ne gereği var bir birimizi gereğinden fazla yıpratmaya, üzmeye, kırmaya…

Osum’un açıklaması ise şöyle;

Ozer Kanli isimli şahsı dün bizzat kendi cep telefonumdan arayarak, son dönemde yaptığı insan hakları ve LGBTİ+ düşmanlığı yayan yazılarına bir eleştirimi iletmek istedim.

Uzun zamandır hak savunucusu olan biri olarak, hayatım boyunca hep diyaloğa inandım. Bu güne kadar da hiçkimseyle diyalogdan kaçınmadım.

Bu kişi telefonda öfke nöbetleri geçirip bana bağırdığı konuşmayı “saldırı” olarak yazısına taşımış. Kendisine “bey” ve “siz” diye hitap etmeme rağmen bana ısrarla “sen” deyip, bununla da kalmayıp bana “adamsan gel” diye bağırdı. Yazısında yazdığı gibi asla “kadın” gibi konuş demedi.

Adam olmadığımı söyleyince daha çok sinirlendi. Üstüne üstlük sadece bu tip yazıların toplumu kutuplaştırdığını, demokrasi ve insan haklarıyla uyuşmadığını söyleyecekken cümlemi bölüp bana ısrarla bağırdığı kısımları da yok saymış.

Bir de yazısında benim adımı bilerek yanlış söylediğim iddiası var ki, tamamen kendi kulaklarının yanlış duyduğunu “doğru” kabul edip bunu yazısına aktarmış.

İsmimi açık etmekten çekinsem, zaten kendi şahsi telefonumdan aramazdım. Şu anda da bu satırları yazmazdım.

Neyse, bu bizi çok şaşırtmasın, belli ki bu kişinin doğru bildikleri zaten iğrenç yalanlarla ve iftiralarla dolu.

Gazetecilik etiğini bir yana bıraktım, insaniyeti öğrenememiş bir kişilik. LGBTİ+ ve kadın düşmanlığı da oradan geliyor. Hayatımda ne böyle faşizan bir gazeteciyle, ne de yalanı böylesine normalleştiren bir kişiyle muhatap olmuştum.

Bugün bu yazısından sonra da kendisini aradım, amacım tam olarak da bunları buraya yazmadan, kendisine iletmekti. Fakat kendisi belli ki kadınlardan, insan haklarından ve demokrasiden çok ürkmüş. Yeniden telefonumu açmadı.

Sonuç olarak benim aldığım ders, diyalog ancak konuşabilen insanla kurulur. Diyalog kurmaktan aciz, kendi fikrini beyan etme ve destekleme becerisinden yoksun bir kişinin de oturduğu koltuğu bizim ülke olarak sorgulamamız lazım.

Özer Kanlı, senin LGBTİ+ hakları ve insan haklarına gelene kadar belli ki insan olmaya dair gideceğin çok yol var. Bir de bunun gibi homofobik şahıslarla ilgili şunu ifade etmekte fayda var, aşırı nefret gizli hayranlıktır. Son olarak, “Suzan” adıyla ilgili bir bilinçaltını yokla, belli ki oralarda da bir şeyler var.











Başa dön tuşu