KıbrısManşetSağlık

Besim: Kendi paramızla hem hastanelerimizde hem de evlerimizde perişan haldeyiz

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Dr. Filiz Besim, Kalkanlı Yaşam Evi‘nin bir Huzur Evi olmadığını, milyonlarca liranın hasta bakıcılığından anlamayan kişilere ve onlar aracılığıyla ülke dışına aktarılırken, ülekde kendi paramızla perişan olduğumuzu söyledi

Besim: Kendi paramızla hem hastanelerimizde hem de evlerimizde perişan haldeyiz

Sosyal medya hesabından “Hasta yaşlılarımız ve onlara verdiğimiz değer…” başlıklı bir açıklama yapan Besim, yaşlı bakımı, hasta olan yaşlıların, annelerin, babaların, teyzelerin ve amcaların bakımının bu ülkede en büyük sorun haline geldiğini söyleyerek, her ay milyonlarca liranın, ülkeye çalışmaya gelen ve aslında hasta bakımından hiç anlamayan insanlara ve onlar kanalı ile başka ülkelere gittiğini kaydetti.

Besim, “Kendi paramızla hem hastanelerimizde hem de evlerimizde perişan haldeyiz. Bu sorunu ne kadar halının altına süpürmeye çalışırsak çalışalım; bu konu yaşadığımız bu ülkenin en büyük sorunlarından biridir” dedi.

“Kalkanlı Yaşam Evi bir Huzur Evi değildir”

Besim şöyle devam etti;

“2018’de bu büyük sorunu görmüş, konunun üzerine gitmiş ve Kalkanlı Yaşam Evi’ni açmıştık. Yaşam Evi desek de orası bir hasta bakımı, rehabilitasyonu ya da daha net anlaşılsın diye söyleyim; hasta olan, sürekli tıbbi desteğe, hekim hemşire bakımına muhtaç olan, evlerimizde bakamayacağımız kırılgan grublarımızın bakıldığı bir sağlık merkezidir.

Yani orası bir Huzur Evi değildir. 2018’in sonunda 35 hasta ve 35 personelle toplumun da büyük katkılarıyla açtığımız merkezin malesef teşkilat yasasını yapmaya ömrümüz yetmedi.

Açık söyleyim birçok yarım kalan projeye çok üzülsem de Kalkanlı Yaşam Evi konusunda içim çok rahattı. Böyle bir merkeze gelen her Sağlık Bakanlığı ekibinin sahip çıkacağı, daha da ileriye götüreceği konusunda hiç şüphem yoktu.

Öyle ya orası bizim en zor durumda olan hastalarımıza bakacağımız bir geriatri merkeziydi. Geçtiğimiz cumartesi günü Beşparmaklar’ın arasından Güzelyurt’a doğru arabamın direksiyonunu kırdığımda oradaki sağlıkçı dostlara ve hastalara bir sesleneyim istedim.

“Merkezde şu anda 72 hasta var”

Hemşireler ve personelin her zamanki gibi sıcak ilgisiyle karşılandım.

Bahçede o tadına doyulmaz kış güneşi ve yeşiller arasında kahvelerimizi yudumladık ve sohbet ettik. 35 hasta ile bıraktığımız merkezde şu anda 72 hasta var. 9 tanesi tamamen yatağa bağımlı, hepsi tedaviye muhtaç. Personel sayısı aynı.

Teşkilat yasası yapılmadığı, kadrolar oluşturulmadığı düzen kurulamadığı için personel huzursuz.
Halbuki daha bir gece önce ölen bir annenin hasta üç kızı apar topar başka yer bulunamadığı için merkeze getirilmişti.

“Vefa mı? İstanbul’da bir semt”

Kalkanlı Yaşam Evi’ne sürekli hasta gönderiliyor ama oranın yasası, kadroları, hemşire, hekim, sorumlu personel hasta bakıcı kadroları ile uğraşan, hallerini soran yok.

İşte bizim hastalarımıza, kurumlarımıza, verdiğimiz değer bu…

Özel Bakım Evlerimizden hiç bahsetmeyeceğim. Onların varlığını bile Sağlık Bakanlığı kabul etmek, sorumluluk almak, yasa yapmak veya denetlemek istemiyor. Sosyal devlet mi? Kulağa hoş geliyor… Vefa mı? İstanbul’da bir semt. Yazıklar olsun bize…”











Başa dön tuşu