KıbrısManşet

Mulla: Şu an yapılan müdahalelerin bir sonuç oluşturması tüm temennimiz

Biyologlar Derneği Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Başkan Gizem Mulla, Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın birinci önceliği turizm olduğu sürece çevre konuları hep ikinci planda kalmaya devam edeceğini vurguladı

Mulla: Turizm Bakanlığı’nın önceliği turizm olduğu sürece çevre konuları 2. planda kalacak

Mulla, Altınkum sahilinde bulunan birçok tür ve yumurtadan çıkmaya devam eden yavru deniz kaplumbağaları ciddi tehlike altında olduğunu söyleyerek, “Petrol fiziksel ve kimyasal özellikleri itibariyle canlıların yaşamını tehdit etmektedir” dedi.

Açıklama şu şekilde:

Suriye’nin Banyas Termik Santrali’nde bulunan 15 bin ton yakıt içeren tankta yaşanan ciddi sızıntı sonrası, sızıntı alanından yaklaşık 130 km uzakta bulunan doğu sahillerimiz tehdit altına girmiştir.

Özellikle Karpaz burnunda bulunan adacıklar ve Altınkum sahili bu alanlardandır. Bu sahillerde bulunan birçok tür ve yumurtadan çıkmaya devam eden yavru deniz kaplumbağaları ciddi tehlike altındadır.

Petrol fiziksel ve kimyasal özellikleri itibariyle canlıların yaşamını tehdit etmektedir. Sadece yayıldığı deniz yüzeyinde değil, pelajik bölgede ve çöküntü oluşturmasıyla deniz tabanında da canlı yaşamını tehlikeye sokmaktadır.

Petrolle kaplanan canlılar hareket yeteneklerini kaybeder bu yüzden hareket edemez, tüylü canlıların tüylerinin yalıtım özelliği bozulur aşırı sıcak veya soğuktan daha çok etkilenir hatta ölebilir.

Üzerlerine bulaşan petrolü temizlenmeye çalışan canlıların ise yuttukları petrol organlarına ciddi zararlar verir. Birçok deniz memelisinin solunum yolları tıkanır. Birçok kuş türünün göç yolları değişir, üreme döngüleri bozulur.

Aynı zamanda buharlaşma sonucu yükselen petrol tanecikleri asit yağmurlarını oluşturmaktadır.

Buharlaşan petrol taneciklerini barından bulutların rüzgarlarla taşınması sonucu sadece denizel yaşam değil karada yaşayan bir çok canlı da yok olabilmektedir.

Tüm bunların sonuncunca sadece yaban hayatı değil, tarım ve hayvancılık faaliyetleri, dolayısıyla insanda dahil olmak üzere tüm canlıların etkileneceği, ekosistemlerin tahrip olacağı, besin zinciri ve yaşam döngülerinin uzun vadeli zarar göreceği açıktır.

Geçmişte yaşanan petrol sızıntıları sonucu yüzbinlerce insanının susuz kaldığını görmüştük. Yapılan çalışmalarla petrol sızıntısının olduğu bölgeden kilometrelerce uzaktaki yerleşim yerlerinin bile etkilendiği hatta özellikle yeni doğan ölüm oranlarını artırdığı ve bu durumun birkaç yıl boyunca da etkisini devam ettirdiği gösterilmiştir.

Peki ne yapmalıyız?

Öncelikle petrol sızıntısının olması önlenmeli tabiki ama olduktan sonra yapılması gereken ilk şey fiziksel temizlik, suya çekilen bariyerler sayesinde sızıntının ilerlemesi durdurulmalı ve petrol fiziksel olarak toplanmalıdır.

Bu yöntem hem deniz yüzeyindeki yayılmayı engeller, etkiyi azaltır hem de sızıntının kıyılara ulaşmasını engeller ve kıyılarda kayalıkların arasında oluşan ve küçük balıkların üreme alanı olan havuzların tehlikeye girmesini önler.

Türkiye’den gönderilen 3 gemi ve şu sıralarda gelmekten olan 3 gemi ile hedeflenen budur.

Bu yöntemle tam temizlenme sağlanamadığı durumlarda solventler kullanılabilir. Solventler petrolü çözen kimyasallardır. Bu yöntem hava kirliliğine neden olduğundan çok tercih edilmemelidir.

Böylesi ciddi bir konuda, politik sebepleri bir kenara koymak, iş birliği yapmak ve zamanında müdahale etmek çok önemliyken 23ünde oluşmuş bir sızıntıdan sonra nasıl olsa bizi teğet geçer, bekleyelim yaklaşımı doğru değildir ve bizi felakete sürükler. Şuan yapılan müdahalelerin bir sonuç oluşturması tüm temennimizdir.

Umarım bu felaket daha ciddi sonuçlara yol açmaz ve daha kısa sürede önlem alınmadığı için pişmanlık duymayız.

Ne yazık ki bu ülkede var olan Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın birinci önceliği Turizm olduğu sürece çevre konuları hep ikinci planda kalmaya devam edecektir.











Başa dön tuşu