KıbrısManşet

Bağımsızlık Yolu seçimleri değerlendirdi

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter’i Celal Özkızan seçimleri değerlendirdi. Bağımsızlık Yolu’nun seçim sürecinde aktif bir biçimde Mustafa Akıncı’yı desteklediğini ifade eden Özkızan, “İradesine, laikliğe ve federasyona sahip çıkan yaklaşık yüzde 49’luk bir kesimin varlığı umut vericidir” dedi.

Seçime müdahale edildiğini ve sürecin eşitsiz koşullarda yürütüldüğünü öne süren Özkızan, şöyle devam etti:
“Bazı çevrelerde iddia edildiğinin aksine; seçimin kaybedilmesinin sebebi, CTP’nin ikinci turda Akıncı’ya yeterli desteği vermemesi değildir. Bağımsızlık Yolu olarak CTP’nin izlediği siyasi çizgiyi geçmişte çok sert bir biçimde eleştirdik, eleştirmeye de devam edeceğiz. Ancak CTP, ikinci tur sürecinde ortaya çok kararlı ve onurlu bir duruş koymuş, CTP Parti Meclisi oybirliğiyle tek ses olarak Akıncı’ya hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir pazarlığa girmeden desteğini açıklamış, sonrasında da pek çok CTP’li sokakta aktif bir biçimde Akıncı için çalışmıştır.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, sokakta Akıncı ile en önde birlikte yürüyerek, bu desteği ve çalışmayı taçlandırmıştır. Buna rağmen CTP kitlesi içerisinden bazı fireler verilmiş olması; CTP yönetiminin samimiyetsizliğinden değil, CTP tabanının nitelik değiştirmekte olmasındandır”

“AZIMSANMAYACAK SAYIDA KİŞİ, SEÇİM SONUÇLARININ FATURASINI TÜRKİYE KÖKENLİ KIBRISLI TÜRKLERE ÇIKARDI… BU KABUL EDİLEMEZDİR”

 

Açıklamasına “Akıncı destekçileri arasında, ne yazık ki azımsanmayacak sayıda kişi, seçim sonuçlarının faturasını Türkiye kökenli Kıbrıslı Türklere çıkarmıştır” diye devam eden Özkızan, bunun Bağımsızlık Yolu için kabul edilemez bir yaklaşım olduğunu dile getirdi.

Bağımsızlık Yolu’nun yürütülen nüfus ve vatandaşlık politikalarına karşı çıktığını anlatan Özkızan, şöyle devam etti:

“Ancak, bu gibi sorunlar bahane edilerek, kimlik temelli ve köken ayrımı üzerinden geliştirilen açıklamalar, yenilginin gerçek sebeplerini anlamamızı zorlaştıracak, dahası, Akıncı’ya destek vermiş ve uzun zamandır çözüm ve barış mücadelesi için elinden geleni yapan çok sayıda Türkiye kökenli (veya ailesi Türkiye kökenli olan) Kıbrıslı Türk’ü mücadeleden soğutacaktır. Daha da önemlisi ise, böylesi ayrımcı bir tavır, Akıncı’ya oy vermiş olsun veya olmasın Kıbrıs’ı yurdu olarak gören, yaşamını burada kurmuş, geleceğini burada gören, burada alın teri döken, Kıbrıs’ın bağımsızlığından, halkların kardeşliğinden, laik bir yaşamdan ve emek yanlısı bir siyasetten fayda görecek, dolayısıyla da kazanılabilecek insanları sağ ve milliyetçi politikalara doğru itecektir”

“MUTLAK BİR YENİLGİ DEĞİL, KAYBEDİLMİŞ BİR SEÇİM MÜCADELESİ”

 

Özkızan açıklamasının devamında “Seçim başarısızlığını sadece bu etkenlerle açıklamak Akıncı destekçilerinin başından beri bilinen bu durum karşısında neyi yanlış ve eksik yaptığına ve neyi daha iyi yapabileceğine dair bir özeleştiriyi imkânsız kıldığından, sorunlu bir yaklaşımdır” diyerek bundan sonra atılması gerektiğine inandığı adımlara da değildi.

Bağımsızlık Yolu’nun seçim sonuçlarını “mutlak bir yenilgi” olarak değil, “kaybedilmiş bir seçim mücadelesi” olarak değerlendirdiğini anlatan Özkızan önümüzdeki süreçte benimsenmesi gerektiğini düşündükleri ilkeleri şöyle sıraladı:

“Başta özel sektör çalışanları olmak üzere emekçileri, emeğin haklarını, emek hareketini ve emek mücadelesini merkeze alan, halkın yaşadığı başta geçim sıkıntısı ve ekonomik sorunlar olmak üzere her türden gündelik sorunu ve güvencesizliği siyasetin merkezi haline getirmeye çalışan bir anlayış. Toplumsal kimlikleri köken ve etnisiteye dayalı olarak değil sınıfsal bir temelde kavrayan; yani ‘bizden olan’ ile ‘bizden olmayan’ ayrımını sadece ama sadece emeğiyle geçinenler ile emeği sömürerek zenginleşenler arasında yapan bir anlayış.
Barışı, çözümü ve federasyonu Kıbrıslı Türklerin çıkarı olarak gören bir anlayış. Eski ezberlerin aksine, çözüm mücadelesini Kıbrıs’ın kuzeyindeki sorunlarla yüzleşmekten kaçmanın bir vesilesi kılmak ve yaşanan her sıkıntıda ‘tek yol çözüm’ demek yerine, Kıbrıslı Türk halkının başta emekçilerin çıkarları olmak üzere kuzeydeki her türden çıkar mücadelesine omuz vermeyi ve içerideki çıkar mücadeleleri ile çözüm mücadelesi arasında bir köprü kurmayı görev sayan bir anlayış. Kitleselleşmek, makam sahibi olmak ve kısa sürede ‘başarı’ elde etmek adına ilkelerinden ve değerlerinden taviz vermek yerine mücadelenin uzun soluklu olduğunu, sabır ve kararlılık gerektirdiğini bilen bir anlayış.

Bütün enerjisini ve bütün hedefini ‘seçimlere’, bütün zafer ve başarı anlayışını ise ‘seçim galibiyetlerine’ endekslemek yerine hayatın seçim de dahil her alanında sürekliliği olan bir mücadele veren ve her mücadele alanına da eşit değer biçen bir anlayış.

Kitleselleşmeyi, örgütlülük ağlarını geliştirmeyi, her yerelde ilişki ağları kurmayı ve yerellere nüfuz etmeyi, kurumsallaşmayı önüne koyan; yani küçük ve kapalı çevrelerde, kişisel ortamlarda ve sosyal medyada söz üretmekle yetinmeyen bir anlayış. Laikliği yüzeysel değil devrimci bir biçimde kavrayan, gericiliğe karşı ‘söylenerek’ ve ‘aşağılayarak’ değil hem alternatif yaratıp hem de gerici hurafeleri bilimsel temelde çürüterek mücadele eden bir anlayış.

İrademize sahip çıkmanın yolunun, emek temelli ve kapsayıcı bir mücadeleden geçtiğinin farkında olan bir anlayış”











Başa dön tuşu