KıbrısManşet

Derya: İnsanları oy deposu olarak gören bu zihniyetle devam edemeyiz

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili ve Milletvekili adayı Doğuş Derya, gül bahçesi vaat etmediklerini ve yalan söylemediklerini belirterek, akıl karamsar olsa da iradenin iyimser kalması gerektiğini, bu nedenle de ülkeye ve toprağa sahip çıkacaklarını vurguladı

Derya: Pandemi, ekonomik kriz ve 2 yıldır skandallarla birlikte yürüyen bir hükümetsizlik

Özgür Web TV’de yayınlanan Seçim Özel programında Pınar Barut’un sorularını yanıtlayan Derya, seçime günler kala sahada olup insanlarla konuştukça seçime olan ilgilinin arttığını gördüklerini kaydetti.

Derya, “Pandemi, ekonomik kriz ve 2 yıldır skandallarla birlikte yürüyen bir hükümetsizlik üst üste eklenince eklenince tabii ki bu seçim oldukça önemli bir seçim haline geldi. Çünkü biz son iki yılda UBP’nin kurultaylarından ve skandallarından dolayı, çözüm önerileri ve reçeteleri konuşma fırsatı bulamadık. Ama bu seçim döneminde CTP olarak vizyonumuzu ve ekonomik, sosyal kültürel kalkınma üzerinden ortaya koyduğumuz politikaları anlatma şansı bulduk” dedi.

“Ekonomik krize çare üreteni mi seçeceğiz yoksa bunu değiştirmeyecek olanları mı?”

Birebir insanlarla temas ettikçe soruları cevaplamanın daha mümkün olduğunu belirten Derya, yukardan bir şey anlatmak değil de insanlarını canını yakan şeylerin soru olarak gelmesinin ve ona dair reçetelerin anlatılmasının çok verimli olduğunu kaydetti.

“CTP bu anlamda sandıkta da güçlü çıkacak” diyen Derya, “Vatandaşın boykot ya da sandığa gitmeme eğilimi ve ‘zaten oy veriyoruz da bir şey değişmiyor’ psikolojisi çok fazla yaygınlaşması, geçtiğimiz yıl demokrasimize yapılan müdahaleler sonrasında oluşan bir durumdu. Şimdi insanlar şunu soruyor; ekonomik krize çare üreteni mi seçeceğiz yoksa bunu değiştirmeyecek olanları mı?” ifadelerini kullandı.

“Ya bu düzeni yürütenlerle yürüyecekler ya da değiştirmek isteyenlerle”

CTP’nin ve adaylarının falcı olmadığını, kendilerinin gördüklerini artık insanların da gördüğünü anlatan Derya, farklarının da tam bu noktada ortaya çıktığını, kamu faydasını öne koyanlarla zümresel çıkarları öne koyanlar arasında geçecek bir seçim yaşanacağını belirtti.

Derya, “Bu seçim, Kıbrıs’ı bir çözümsüzlük girdabı içinde tutup mahkum etmek isteyenlerle, adanın kuzeyinin bir AB toprağını olduğunu, ancak barış ve çözüm politikaları ile dünyada yerini alabileceğini, bu ülkede yaşayan herkesin yurt hakkının gasp ediliyor olduğunu ve bizim bütün insanlar için barış, adalet ve uluslararası statü istediğimizi görenler arasında olacak. Tercih çok açık ortadadır. Ya bu düzeni yürütenlerle yürüyecekler ya da değiştirmek isteyenlerle. Bu realite her geçen gün biraz daha yerleşiyor ve seçim mahallinde de bunu çok açık bir şekilde görüyoruz” dedi.

“Bir devlet havaalanının bir vilayet havaalanı statüsüne indirgenmesi kabul edilemez”

Başbakan Faiz Sucuoğlu‘nun ‘Bilet fiyatları ucuzlasın diye Ercan Havalimanı‘nı Türkiye‘nin iç hatları kapsamına alacağız’ söylemine ve sonrasında gelen ‘vilayetleştirme‘ eleştirilerine karşı ‘Sadece vergilendirme konusunda iç hatlar kapsamına girecek demek istedim’ sözlerine de değinen Derya, Sucuoğlu’nun bu açıklamayı yaptığı programı canlı izlediğini söyledi.

“Ben o programı canlı olarak izledim ve ilk fark edenlerden biriyim” diyen Derya, Sucuoğlu’nun bu açıklamasına karşın program sunucusu Nazar Erişkin‘in ‘Diplomatik krize yol açmaz mı?’ sorusuna verdiği cevabı da hatırlattı.

Derya, “Sayın Sucuoğlu bu soruya, ‘Beni diplomasi ilgilendirmez, ben halkımın cebinden çıkacak olan paraya bakarım’ demişti. Bir devlet havaalanının bir vilayet havaalanı statüsüne indirgenmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bu uluslararası havacılık kurallarına da uygun değildir. Bu kadar hukuk gaspı yaparak, yol alamazsınız. Uluslararası hukuku Maraş’ı açarak ihlal ediyorsunuz, Kıbrıs sorununu BM parametrelerinin dışına çıkarak ihlal ediyorsunuz ve bir de burada mı ihlal edeceksiniz?” diye sordu.

“Sucuoğlu’nun niyeti biletlerin ucuzlaması olsaydı…”

Sucuoğlu’nun niyetinin biletlerin ucuzlaması olsaydı, çok basit bir şekilde “Uçuş tarifelerinin ucuzlaması için Türkiye’de uçuş yapan şirketlerle görüşeceğiz” diyebileceğini kaydeden Derya, müzakere masasında bile Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılması veya gemi limanlarıyla ilgili güven yaratıcı önlemler alınması kapsamında durulurken, Türkiye’nin bir vilayetinin havaalanıymış gibi Ercan’ın iç hatlara alınmasını istemenin ciddi politik bir sıkıntı olduğunu belirtti.

Derya, “Parmağımızın arkasına saklanmadan bunu konuşabilmemiz lazım. Şu an ortaya çıkan öfkeyi dindirmek için belki sayın Sucuoğlu ‘vergiler için’ diyebilir ama bunun uçak şirketi değil bir devlet yetkilisi ile görüşülmesi daha makro bir projenin bir uzatması olabilir” dedi.

“Bu durumda bu beyler külliye yapacağız diyebiliyorsa…”

İhtiyaç olmadığı halde bir külliye tartışması yaşandığını ve bu tartışmanın bizim tartışmamız olmadığını vurgulayan Derya, ülkede şiddete uğrayan kadınlar için bir sığınma evi, 65 yaş üstüne kaliteli bir yaşlı bakım evi, bedava kreş olmadığını, hastanede eksikliklerin olduğunu, elektrik konusunda da sıkıntılar yaşandığını hatırlattı.

Reel sektörün batmış, esnafın kepenk kapatmış, gençlerde de yüzde 30 oranında işsizlik olduğunu anlatan ve göç yollarının git gide kalabalıklaştığını, gençlerin güneyde asgari ücretle işlemeye gittiğini belirten Derya, “Bu durumda bu beyler külliye yapacağız diyebiliyorsa ben sadece bir siyasetçi olarak değil aynı zamanda bir Sosyolog olarak da bu işi makro görmeyi tercih ederim. Neyin ne amaçla yapıldığını ancak bir mesafeden bakarsanız görebilirsiniz ve ben bu yapılanların masum olduğunu düşünmüyorum” dedi.

“Adayın kuzeyi TC’den gelen malların güneye satıldığı bir çarşı durumuna geldi”

Kuzeyde yaşayan herkesin TL kullanımından dolayı her gün fakirleştiği ve güneydin, Euro kullanımı dolayısıyla Türkiye’den gelen malları buradan satın aldığını hatırlatan Derya, adayın kuzeyinin TC’den gelen malların güneye satıldığı bir çarşı durumuna geldiğini kaydetti.

“Burada Kıbrıslıtürklerin çıkarları nerededir?” diye soran Derya, ilhak tartışmalarına da değindi.

Derya, “Bu ülkede yaşayan ve bu toprakları yurt bilen kimse, bir gün adanın kuzeyi Türkiye’ye bağlansın diye varoluş mücadelesi vermedi. Biz yıllarca Kıbrıslırumlara ‘biz de bu adanın senin kadar eşit sahibiyiz ve bir gün birleşik Kıbrıs’ı birlikte yönetmeye haiziz’ derken şu anki hükümet bu iradeyi yok sayan, bunu da geniş bir mezara gömmeye çalışan bir bakış açısı var. 1950’lerin bakışıyla 2022’deyiz. 70 yıl geriye götürüyorlar bizi” dedi.

“Ben UBP’de hiç kimsenin bir gün ‘Türkiye’ye ilhak olalım diye KKTC’yi kurduk’ dediğini duymadım”

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Doğal Kaynaklar Komitesi üyesi ve UBP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Fuat Nalcıoğlu’nun ‘Adanın tümüyle Türkiye’ye ilhak edilmesini savunuyorum’ açıklamasına da değinen Derya, konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan da UBP’den de bir açıklama beklediğini belirtti.

“Nalcıoğlu yetkili bir kişi ve bu şapkaları takıyorsa, UBP’de demek ki bir yerlere gelecek kadar kendisine güvenilmiş” diyen Derya, “Ben UBP hiç kimsenin bir gün ‘Türkiye’ye ilhak olalım diye KKTC’yi kurduk’ dediğini duymadım” ifadelerini kullandı.

İlhak politikasının toplumda bir karşılığı olmadığını, toplumun kendi kültürel değerleriyle ve kendi öz kaynaklarıyla ayakta durmak isteyen bir toplum olduğunu vurgulayan Derya, 60 yıldır bu varoluş mücadelesinin verildiğini, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda farklı düşünülebileceğini ama hiç kimsenin bir gün Türkiye’ye ilhak olalım demeyeceğini kaydetti.

“Ben o eski dediği binanın içinde bir çok yasa yaptım kadın ve çocuk hakları ile ilgili”

586 milyon TL kaynak ayrılan ‘külliye’ projesi hakkında da görüşlerini paylaşan Derya, Başbakan Sucuoğlu’nun külliye için ‘Ne var canım bir de külliye binamız olsun, Meclis binası da eskidiği, vekiller çalışamıyor’ sözlerini anımsatarak şunları kaydetti;

“Ben o eski dediği binanın içinde bir çok yasa yaptım kadın ve çocuk hakları ile ilgili. O binanın içinde yasa yapmaya niyeti olan herkesin yapabileceği yer vardır. Yeter ki vekilin bu yasayı yapmaya niyeti olsun. Şu andaki bina çok kötü olduğu için mi aylarca komiteleri toplamadılar? Yoksa bina elverişsiz miydi de Anayasa’yı ihlal ettiler? Bina çok kötü müydü de teknik aksaklıkları vardı diye mi Meclis İç Tüzüğü’nü ihlal ettiler? Bina çok kötü olduğu için mi Adapass skandalı veya ‘Jet skandalı’ yaşandı ya da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale edildi? diye sordu.

“Zenginler daha da zenginleşirken fakirler daha da fakirleşiyor”

“Halkın aklıyla dalga geçmesinler. İnsanların feryatlarından doğru bakabilmeyi öğrensinler” diyen Derya, hükümet edenlerin biraz yurt ve halk sevgileri olması gerektiğini vurgulayarak, “İnsanlarla hiç mi görüşmüyorlar. İnsanların dertlerini hiç mi bilmiyorlar ki gidin borcunuzu borçla kapatın diyorlar” diye sordu.

Derya, “Bu insanlara doğru düzgün bir katkı yapmadan, borcu borçla kapat demekle hükümet olunmaz. Yaşayacağı bir ev için çalışan ve borçlanan insanların evleri ellerinden gidiyor, bu ülkede orta sınıfın eridiği bir sürecin içinden geçiyoruz. Sadece gettolarda olan veya belli bir sınıfa ait bir şey değil yoksullaşma. Doğrudan orta sınıfı eriten bir noktaya gelindi. Sınıflar arası uçurum derinleşiyor. Zenginler daha da zenginleşirken fakirler daha da fakirleşiyor. Açlık sınırında yaşayan insanlar var şu an ülkede” şeklinde konuştu.

“İnsanları oy deposu olarak gören bu zihniyetle devam edemeyiz”

Seçimlere 3 gün kaldığını, Meclis’in bir mücadele alanı olduğu unutulmadan halkın seçimlere katılmasını istediğini söyleyen Derya, son olarak şunları kaydetti;

“Mücadele ve ekonomik kriz daha da derin geçecek. 2022’nin borçlanmaları Ocak ayının başında başladı. SSK sistemi kötü yönetimden dolayı tamamen çökmek üzere. Kamu kaynakları çok kötü idare ediliyor. İnsanları işinden aşından tutup da bir oy deposu olarak gören bu zihniyetle devam edemeyiz.

“Toroslara bakıp kar düşüp düşmediğini iklimle birleştiren bir Cumhurbaşkanı’nı hak etmiyoruz”

Biz yapamayacağımız hiçbir taahhüdü koymadık programımıza. Yurttaşlık politikasını önümüze koyduk ve yapacağız. İnsanların dili, dini, ırkına bakılmaksızın objektif ve ülke kaynaklarının kaldırabileceği kadar yurttaş ve yurttaş yapılana da insanca yaşama haklarını vereceğimizi.

Dünyanın küresel iklim kriziyle uğraştığı bir dönemde Anastasiadis’in ilerideki 5 yılda 500 milyon Euro’luk bir parayı sadece küresel iklim krizi için kullanılacağını duyurmasıyla, Toroslara bakıp kar düşüp düşmediğini iklimle birleştiren bir Cumhurbaşkanı’nı hak etmiyoruz.

“Bundan sonraki 5 yılımız biraz daha heba olursa…”

Temiz suyun ve dönüşüm politikalarının şart olduğunu, yeşil ekonomi politikasının yürürlüğe girmesini savunuyoruz.

Sosyal adalet konusunda ezilen, dile gelemeyen yok sayılmış insanların adresi biziz çünkü bizim verdiğimiz sosyal adalettir. Sosyal yardım alana, dar gelirliye elini uzatan bir vizyon sol partilere ve CTP’ye oy vermekten geçer.

Bir de insanımız böyle düşünsün çünkü bundan sonraki 5 yılımız biraz daha heba olursa, bu ülkede zaten taş taş üstünde bırakmadılar. Bizim önce çöküşü durdurmak sonra da toplumu düze çıkabilecek patikaları, yolları açmamız gerekiyor.

“Burası bizim yurdumuzdur”

Gül bahçesi vadetmiyoruz, yalan söylemiyoruz ama aklımız karamsar olsa da irademiz iyimser kalsın. Bizim irademiz var bu nedenle de ülkemize toprağımıza sahip çıkacağız.

Burası bizim yurdumuzdur ve burayı başkalarına teslim etmek derdinde değiliz. Biz kendi topraklarımıza tırnaklarımızı geçirerek var olmaya devam edeceğiz”











Başa dön tuşu