KıbrısManşet

Eylem: Şov peşinde koşacağınıza başınızı kaldırıp dayatılan toplum modeline karşı durun

Eğitimci ve sendikacı Selma Eylem, İlahiyat kolejiyle, kuran kurslarıyla, vakıf, dernek, tarikat yapılanmaları ve son olarak dini sembol takan öğretmen atamalarıyla AKP’nin Türkiye‘de olduğu gibi Kıbrıs‘ın kuzeyinde de eğitimi muhafazakarlaştırma çalışması yaptığını, buna sessiz kalanların da topluma ve gençlere ihanet içinde olduğunu söyledi

Eylem: Kıbrıs’ın kuzeyinde de eğitimde muhafazakarlaştırma çalışması yapılıyor

Sosyal medya hesabından “Çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden” başlıklı açıklama yapan Eylem, gazetemizin hafta başında gündeme getirdiği, “14 yaşındaki kız çocuğunun ailesi tarafından okula türbanla gönderilmesi talebi ve bu talebe aracılık eden bir siyasetçi ve bunu onaylayan Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu” konusunda görüşlerini paylaştı.

Mağusa‘da bir lisede 14 yaşındaki bir kız öğrencinin ailesinin çocuğu okula dini sembol takarak göndermek istemesinin ve okul müdürüne siyasiler tarafından baskı yapılmasının, eğitimde yeni ve kritik bir eşiği ortaya koyduğunu söyledi.

“Biat eden bir toplum modeli yaratma hedefiyle ortaya koyulan ideolojik politikalar”

İlahiyat kolejiyle, kuran kurslarıyla, vakıf, dernek, tarikat yapılanmalarıyla, Çanakkale ve benzeri kamplarla, kültür anlaşması adı altında misyonerlik çalışmalarıyla, son olarak dini sembol takan öğretmen atamalarıyla AKP’nin Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de eğitimde dini muhafazakarlaştırma, dindar nesil yetiştirme, sorgulamayan, biat eden bir toplum modeli yaratma hedefiyle ortaya koyduğu ideolojik politikalar olduğunu kaydeden Eylem, bu çerçevede tüm okulların imam hatipleştirilmeye çalışıldığını, Kıbrıs Türk toplumuna dayatılan ekonomik, siyasi ve sosyal politikaların kalıcılaşması için Türkiye’de olduğu gibi burada da toplum farklılıklarını ve hoşgörüsünün yok edilmeye, bölünmeye, birbirine düşman edilmeye uğraşıldığını belirtti.

Eylem, “Bünyemize uymayan dayatmalarla, kötü örneklerle, eğitimle, dinle, ithal örgütlerle sürekli bölünme, cehalet, çatışma örgütlenmektedir. Toplumumuzun hiç yaşamadığı yeni çatışma alanları yaratılmak istenmektedir. Toplumumuza dayatılanlar normalleştirilmeye, ihtiyaçmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. TC Elçiliği’nde çalışılıp, eğitim müşavirinin başrol oynadığı birçok örnekle karşı karşıya bırakılmaktayız” dedi.

“Başörtüsünün 9 yaşındaki kız çocuklarına kadar indirilmesi dini muhafazakar bir toplum yaratma hedefi taşır”

Tüm bu dayatma ve uygulamaların hayata geçirilmesi için verilen talimatlara boyun eğen, ya da sesini çıkarmayıp sinen ya da bunları iktidar uğruna özgürlükler üzerinden dile getiren, savunan tüm kurum ve siyasilerin topluma en büyük kötülüğü yaptığına vurgu yapan Eylem, sınıfsal ve toplumsal haklar gasp edilirken, geri götürülürken -mış gibi eylemler yapan, sadece konuşan, halk hareketini örgütleyecek adımları atmaktan kaçınan tüm basiretsiz ve ilkesizlerin topluma, toplumun geleceğine ve gençlere ihanet ettiğini belirtti.

Eylem, “Türkiye 1995 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bazı önemli maddelerine ‘çekince’ koyarak çocuklar arasında etnik köken, din ya da kültüre dayalı ayrımcılık yapmayı meşrulaştırmıştır. Eğitimde imam hatipleştirmeyle, din dersi sayısının artırılması, her okulda mescit açılmasının zorunlu olması, başörtüsünün 9 yaşındaki kız çocuklarına kadar indirilmesi, kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrıştırılması, kamusal alanda da bu ayrıştırmanın yapılmasına yönelme, dini muhafazakar bir toplum yaratma hedefi taşır” ifadelerini kullandı.

“Şov peşinde koşacağınıza başınızı kaldırıp dayatılan toplum modeline karşı durun”

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 18 yaşından küçük herkesin çocuk olduğunu ortaya koyduğunu, 18 yaşından küçük kız çocuklarının örtülmesinin de açılan bir özgürlük alanı olarak nitelendirilip meşrulaştırılamayacağını kaydeden Eylem, iktidarın politikalarıyla ele alındığında bu uygulamanın kız çocuklarına yönelik baskı, ayrımcılık ve istismar olduğunu ve kabul edilemeyeceğini söyledi.

Eylem, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi dini sembollerle yaratmaya çalıştığı bu uygulamaları nedeniyle mahkum ettiği bir konunun okullarımıza sokulmak istenmesinin amacı nedir? Çocukların her türlü şiddete, istismara ve ihmale karşı korunmasının yanında, sağlıklı ve güvenli yaşayabilmesi, tüm çocukların parasız, nitelikli, laik, bilimsel eğitim alabilmesi devletin ve bu konudaki paydaşların temel sorumluluğudur. Cibiliyetsiz, omurgasız, ilkesizler, koltuk, iktidar, şov peşinde koşacağınıza başınızı kaldırıp dozu artırılan toplum mühendisliğine, dayatılan toplum modeline karşı durun, mücadeleyi örgütlemek için adım atın yoksa yarın çok geç olacak” dedi.











Başa dön tuşu