KıbrısManşet

Akansoy: Kıbrıslıtürklerin varlık mücadelesinin ana ekseni kendi özgür iradesidir

CTP Genel Sekreteri ve Milletvekili Asım Akansoy, Meclis‘in Onuncu Dönem İkinci Yasama Yılı açılış toplantısında CTP adına yaptığı konuşmada, Kıbrıslıtürklerin varlık mücadelelerinde özgür iradelerinin önemine vurgu yaptı: “Müdahale kimden gelirse gelsin; bilinmesi gerekir ki kardeşlik hukuku, toplumların iradesinin üzerinde değildir” dedi

Akansoy: Meclis, Kıbrıslıtürklerin demokrasisinin en sembolik alanlarından bir tanesidir

Akansoy, Meclis Kürsüsünde CTP adına yaptığı konuşmada, Meclisin, Kıbrıslıtürklerin demokrasisinin en sembolik alanlarından bir tanesi olduğunu söyleyerek; ‘Meclis çalışmalarının yönteminin, verimliliğinin ve üretkenliğinin, hazırlanan yasaların süratle hayata geçirilmesi için irade ortaya konmasının, demokrasinin kalitesi, siyasi itibarın da bir göstergesi haline dönüştüğünü’ vurguladı.

Karar süreçlerine toplumsal katılımın sağlanmasının yanında, Meclis’in diyalog alanına dönüşmesinin ve ortak akıl arayışının halkın sorunlarına çözüm üretmek adına oldukça önemli olduğunun altını çizen Akansoy; “Halktan kopuk bir Meclis çalışması ve halkın temel mutabakat metni olan Anayasa’nın ihlali siyaseti ciddi anlamda gerileten, güven sorunu yaratan bir duruma dönüşür” ifadelerini kullandı.

“Bugün uzlaşı kültürümüz de toplumsal barış da ciddi anlamda gerilemiştir”

Akansoy’un kürsüdeki açıklamaları şu şekilde devam etti:

“Demokratik düzenin öznesi halktır. Halkın görüşlerini, değerlerini, beklentilerini, çıkarlarını, vizyonunu yansıtmayan bir siyaset çürümeye mahkumdur. Dolayısıyla, halkın belirleyiciliği, iradesinin siyasete yansıması, bir toplumun en temel hakkıdır ve bu hak tüm dünyada olduğu gibi bizde de Anayasa ile güvence altına alınmıştır.

Demokrasinin sağlıklı işlemesi, iradenin korunması, gözetilmesi ve müdahaleye kapalı olması ile mümkündür. Bunu gerçekleştiremeyen toplumların yaşadığı istikrarsızlık, gerek uzlaşı kültürünü gerekse toplumsal barışı ortadan kaldırır. Gelişimi çok yönlü durdurur, gelişigüzel uygulamalara kapı açar. Bugün uzlaşı kültürümüz de toplumsal barış da ciddi anlamda gerilemiştir.

“Kıbrıslıtürklerin varlık mücadelesinin ana ekseni kendi özgür iradesi olmuştur”

Kıbrıslıtürklerin, tarihsel olarak verdiği var olma ya da varlık mücadelesinin ana ekseni kendi özgür iradesinin belirleyiciliği ile yaşamak olmuştur. Yani kendi kendini yönetmek isteği bizim siyasi arka planımızın temelidir. Farklı görüşler bu temelde buluşabilmişlerdir.

“Müdahale kimden gelirse gelsin, bilinmeli ki; kardeşlik hukuku, toplumların iradesinin üzerinde değildir”

Kendine yeten bir ekonomi ve kendi kendini yöneten bir toplum. Bunun bir adım ilerisi elbette iradenin kimde olduğu sorusunu gündeme getirir. Kuzey Kıbrıs’ta irade kayıtsız ve de şartsız Kıbrıs Türk halkındadır. Ve bunun değişmesine dönük her bir müdahale ve zorlama asla kabul edilir değildir. Müdahale kimden gelirse gelsin. Bilinmesi gerekir ki kardeşlik hukuku, toplumların iradesinin üzerinde değildir. Her bir halk kendi kaderini kendi özgür iradesi ile belirler ve belirlemelidir.

“Tüm uyarılarımıza rağmen dediğim dedik ve ben yaparım olur tavrı, toplumsal bir kaosu beraberinde getirdi”

Bu bağlamda bugün en temel ihtiyaç, siyasi istikrar, uzlaşı ve ortak akıl arayışı ile ülkenin içinde bulunduğu kısır döngüyü değiştirmektir. Var olan durum sürdürülebilir değildir. Geçtiğimiz yasama yılı, ciddi sıkıntılarla geçti. Özellikle Anayasa’ya aykırı düzenlemeler içerisine giren hükümetin, tüm uyarılarımıza rağmen dediğim dedik ve ben yaparım olur tavrı, toplumsal bir kaosu beraberinde getirdi.

Yerel seçim tarihinin belirlenme, gerekse belediyelerin birleştirilmesi yasası ile ilgili yaptığımız uzun tartışmalarda başta Parti Başkanımız Sayın Erhürman olmak üzere Milletvekili arkadaşlarımızın yoğun uyarılarını asla dikkate almadınız. Sustunuz. Biz konuştuk, anlattık, siz sustunuz, kulaklarınızı kapattınız. Belediyelerin birleştirilmesi konusunda model ve içerik ile ilgili farklı görüşlere sahip olsak da, çoğunluğunuzu Anayasa’ya uygun olarak kullanın dedik. Yardımcı olmaya çalıştık. Biz söyledik biz dinledik.

“Bu kadar mı geriye gittik? Bu kadar mı ne yaptığımızı bilmez haldeyiz?”

Peki soru şudur: Meclis Anayasaya ve bağlı yasalara rağmen yasa düzenlemesi yapabilir mi? Bir hükümet, ‘ben yaparım sen mahkemeye götür’ diyebilir mi? O zaman Meclis’teki hukuk müessesesine ne gerek var? Oturalım canımız çektiği gibi işler yapalım. Olur mu böyle bir şey? Bu kadar mı geriye gittik? Bu kadar mı ne yaptığımızı bilmez haldeyiz?

“Eve hırsız girmiş, biz de polis çağırdık. Suçlanan yine mi biz, hırsızın hiç mi suçu yok?”

Bildiğinizi yaptınız ve memleketi kaosa sürüklediniz. Sizlere sürekli olarak farklı görüşlerimize karşın, Anayasa’yı ihlal eden adımlar atarsanız konuyu yargıya taşırız demiş olmamıza karşın, bunu yaptınız. CTP olarak yargıya taşıdığımız konular karşısında ise kamuoyuna dönüp ‘CTP kaos yaratıyor’ dediniz. Meşhur Nasrettin Hoca fıkrasının güncel hali gibi. Şimdi ben de size sorarım, eve hırsız girmiş, biz de polis çağırdık. Suçlanan yine mi biz, hırsızın hiç mi suçu yok?

“Düşük meşrulukla, halktan destek almayan iktidarlar sürekliliğini ancak zora başvurarak karşılamak zorunda kalır”

Olaylara bakış açımız, siyaset üretirken temsil ettiğimiz, taleplerini dinlediğimiz, oyunu aldığımız, birlikte hareket ettiğimiz, çıkarlarını savunduğumuz kesimler için yaptığımız siyasetin meşruluk kaynaklarıdır. Bugün hükümet, Kıbrıslıtürkleri temsil etme, hak ve çıkarlarını ileri taşıma bakımında ciddi anlamda meşruluğunu yitirmiştir.

Bilimde buna düşük meşruluk denir. Burada dikkat edilmesi gereken, iktidarların düşük meşruluk sorunlarını gidermek adına zora, dayatmaya başvurma ihtiyaçlarıdır. Burada da otokratik, demokrasi dışı eğilimler gün yüzüne çıkar. Çünkü düşük meşrulukla, halktan destek almayan iktidarlar sürekliliğini ancak zora başvurarak karşılamak zorunda kalırlar.

“Bilimsel veriler bize kırmızı ışık yakmaktadır, halk değişimi işaret etmektedir”

Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS)’nin Eylül 2022 tarihli araştırma sonuçlarına göre ülkemizde kurumlara olan güven çok ciddi anlamda gerilemiş durumdadır. Araştırmaya göre kurumlara güven puanları bugüne kadarki en düşük noktaya ulaştı. Hükümetin güven puanı hiçbir dönemde olmadığı kadar düştü. Toplumun en çok güven duyduğu 3 kurum sırasıyla yargı, polis ve finansal kurumlar oldu.

Bilimsel veriler bize kırmızı ışık yakmaktadır. Halk değişimi işaret etmektedir. Halkın görüşlerini yansıtmayan, ben yaparım olur yaklaşımı ile toplumsal değerleri sarsan, beklentileri karşılamayan uygulamalar ve meşruluk krizi içindeki temsil mekanizmaları ülkemizde kurumlara olan güveni her geçen gün daha da sarsmaktadır.

“Samimi olalım, ‘külliye’, sizin de haberiniz olmadan bir yıl önce ‘müjdesi verilmiş’ bir konudur”

Sözlerimi külliye konusu ile tamamlamak isterim. Konu ne yazık ki sağduyu ve sorumlulukla değerlendirme kapasitesini çoktan kaybetmiştir. CTP olarak, toplumsal gerilime, çatışmaya asla prim vermeyeceğiz. Bu yönde yapılan tahrik edici söylemleri dikkate almayacak, hazır paket şeklinde yaptığınız açıklamaları ise yok sayacağız. Aynen Kıbrıs Türk halkının yaptığı gibi. Çünkü siyaset samimiyet ister. Samimi olalım. Sizin de haberiniz olmadan, bir yıl önce müjdesi verilen bir konudan bahsediyoruz. İki buçuk milyar TL’lik bir proje.

“Dayatma bir işi savunuyorsunuz, ‘külliye’nin mimarına adaya gelir gelmez vatandaşlık verdiniz”

Kıbrıslıtürk mimari, sosyal ve kültürel dokusuna uygun olmayan, dayatma bir işi savunuyorsunuz. Mimarına gelir gelmez vatandaşlık verdiniz. Külliye projesinin kaçak bir yapı olması, devlet mülkü, projesi olmaması, gerekli izinlerin alınmamış olması, projesinin onaylanmamış olması üzerinde durulması gereken bir konudur.

Sizi uyarıyoruz, içinden geçtiğimiz ekonomik kriz ortamında öncelikli olmayan, yanlış bir mekanda yanlış bir işe imza atıyorsunuz. İdeolojik tutkularınızın esiri olmayın. Halkın beklentilerine ve sesine kulak verin! Ülkede istikrarlı bir düzen yaratmak mümkündür, bunun için siyasetin mutlaka yeniden şekillenmesi ve halka gidilmesi gerekir.”











Başa dön tuşu