KıbrısManşet

Özdemir: Kuzey Kıbrıs hükümeti artık ayyuka çıkmış yolsuzluklarını nasıl örteceğini bilemez halde

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler uzmanı Doç. Dr. Yonca Özdemir, BM Genel Kurulu‘nda ‘KKTC’nin tanınma çağrısını değerlendirdi, Kıbrıs’ın kuzeyindeki hükümetin artık ayyuka çıkmış yolsuzluk ve usulsüzlüklerini örtecek bir söylem arayışyla buna sarıldığını vurguladı. Külliye ile ilgili de konuşan Özdemir, Kıbrıs halkının çoğunluğunun külliye inşaatına tepkili olduğunu söyledi

Özdemir: Kıbrıs halkının çoğunluğu külliye inşaatına tepkili

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler uzmanı Doç. Dr. Yonca Özdemir, ABD’nin Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırması konusunu Gazete Duvar’a değerlendirdi. Külliye ile ilgili de konuşan Özdemir, Kıbrıs halkının çoğunluğunun külliye inşaatına tepkili olduğunu da söyledi.

Doç. Dr. Yonca Özdemir, ABD’nin Kıbrıs’a silah ambargosunun 1987’den beri yürürlükte olduğunu belirterek, “Tarih boyunca Güney Kıbrıs genelde Amerika’dan çok Rusya’ya yakın bir devlet oldu. Bunun en büyük sebebi NATO üyesi olması sebebiyle Türkiye’nin (Türklerin) her zaman ABD müttefiki olarak görülmesiydi.

“Kıbrıs’ta ciddi miktarda yerleşik Rus var ve bunlar yaptırımlardan kötü etkileniyor”

Ukrayna Savaşı sebebiyle Güney Kıbrıs-Rusya ilişkileri belki en çok bu sene gerildi. AB üyesi olduğu için Güney Kıbrıs, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara katılmak zorunda kaldı. Bu yaptırımlar nedeniyle Güney Kıbrıs mart ayı başlarından itibaren Rus savaş gemilerinin limanlarını kullanmasını yasaklamıştı. Kıbrıs’ta ciddi miktarda Rus sermayesi ve hatta yerleşik Rus var ve bunlar yaptırımlardan kötü etkileniyor. Tabii Güney Kıbrıs da bu yaptırımlardan olumsuz etkileniyor. Adadaki Rus sermayesinin Güney Kıbrıs ekonomisine etkisi azımsanmayacak kadar önemli” dedi.

Sadece 2020’de Rusya’dan Güney Kıbrıs’a 100 milyar euroluk yatırım geldiğini ifade eden Özdemir, şöyle devam etti. “Dolayısıyla, ABD’nin bu hamleyi Rusya yaptırımlarına uyan ve bundan olumsuz etkilenen Güney Kıbrıs’ı teşvik için yapmış olabileceği izlenimi oluştu. Ancak belirtmem lazım ki, bu karar aslında çok yeni bir karar değil. Ukrayna Savaşı ABD’nin Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırmasını motive etmiş olabilir, fakat ABD ambargoyu belli koşullara göre kısmen kaldıracağını ve kararın yıllık olarak gözden geçirileceğini zaten 2020’de açıklamıştı.

Bundan sonra da ABD, Kıbrıs’ın kara para aklamayla mücadele düzenlemelerinin uygulanması ve Rus askeri gemilerinin yakıt ikmali ve hizmet için limanlara erişiminin engellenmesi de dahil olmak üzere ambargo kaldırma koşullarına uyup uymadığını her yıl değerlendirecek. Bu şüphesiz Amerikan dış politikasında önemli bir değişikliğe işaret ediyor. ABD bu ambargoların Güney Kıbrıs hükümetini yeniden birleşme konusunda ilerleme kaydetmeden diğer ülkelerle (özellikle Rusya ile) ittifaklar kurmaya zorladığına karar vermiş gibi ve sanki Güney Kıbrıs’ı Rus etkisinden biraz olsun çıkarıp Doğu Akdeniz’de kendi yanına çekmek istiyor. Bunda Türkiye’nin Amerika ve NATO ekseninden uzaklaşmasının da büyük rolü var tabi.”

“Rum tarafı onaylamadığı sürece, Türkiye dışında herhangi bir ülkeden Kuzey Kıbrıs’a doğrudan uçuş mümkün değil”

Özdemir, uluslararası ambargolar sebebiyle; “en azından Rum tarafı onaylamadığı sürece, Rusya’dan ya da Türkiye dışında herhangi bir ülkeden Kuzey Kıbrıs’a doğrudan uçuşun mümkün olmayacağını” savundu. Nitekim Rusya’nın Kıbrıs’ın güneyindeki büyükelçiliğinin de bu iddiaları yalanladığını söyleyen Özdemir, “Malumunuz Ruslar uluslararası hukuku pek gözetmiyor. Ancak, yaptırımlar sebebiyle Güney Kıbrıs ile araları biraz soğumuş olsa dahi, Rusya asla Güney Kıbrıs ile iplerin kopmasına yol açacak böyle radikal bir hamle yapmayacaktır.

“Son iki yıldır Kuzey Kıbrıs tarihinde hiç görmediği kadar pespaye bir yönetim tarafından idare ediliyor”

Türkiye’dekilere tavsiyem mevcut Kuzey Kıbrıs hükümetinin açıklamalarına pek fazla itibar etmemeleri yönünde. Çünkü son iki yıldır Kuzey Kıbrıs tarihinde hiç görmediği kadar pespaye bir yönetim tarafından idare ediliyor. Dedikleri birbirini tutmadığı ya da doğru çıkmadığı gibi boğazlarına kadar yolsuzluk ve usulsüzlüğe batmış durumdalar. Gündem değiştirmek ve gerçekçi olmayan tezlerini savunmak için de böyle olmadık çıkışlar yapabiliyorlar” dedi.

Bu yılın başlarında Kıbrıslırum cumhurbaşkanı Anastasiades tarafından ‘güven yaratıcı önlemler‘ çerçevesinde Maraş’a karşılık Ercan Havalimanı’nın uluslararası uçuşlara, Mağusa Limanı’nın da uluslararası ticarete açılmasının önerildiğini kaydeden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kuzey Kıbrıs hükümeti artık ayyuka çıkmış yolsuzluklarını nasıl örteceğini bilemez hale geldi”

“Bu teklif hiç tartışılıp değerlendirilmeden Türk yönetimi tarafından reddedilmişti. Yani maksat gerçekten Kıbrıslı Türkleri ambargolardan kurtarmaksa bunun uluslararası hukuka göre çaresi var. Ama hiçbir uluslararası kural gözetilmeden yapılmış ve gerçeklik taşımayan açıklamalara itibar etmemek lazım. Ne yazık ki bugünlerde Kuzey Kıbrıs gündemi gerçek hayatta bir karşılığı olmayan ve olması olasılığı da oldukça düşük pek çok söylemle doldu taştı; Çünkü Kuzey Kıbrıs hükümeti artık ayyuka çıkmış yolsuzluklarını nasıl örteceğini bilemez hale geldi. Öte yandan Kıbrıslı Türkler ekonomik kriz, pahalılık, sağlık ve eğitimdeki eksiklikler gibi güncel hayatlarını çok zorlaştıran sorunlarla boğuşuyor. Kıbrıslıların çoğu boş söylemlerle değil bu sorunlarla ilgileniyor.

Kıbrıs halkının çoğunluğu külliye istemiyor”

Bir de ‘külliye’ meselesi var. Kuzey Kıbrıs’ta eğitime ve sağlığa ayıracak para yok iken Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Temmuz 2021’de Tatar’a müjdelediği 2,5 milyar liralık külliyenin inşaatı birkaç gün önce başladı. Çoğunluğun karşı çıkmasına rağmen bu projenin yapılıyor olması Kıbrıslı Türkler için yeni bir ‘irade’ meselesi haline geldi. Şu anda muhalefet o külliye inşaatının engellenmesi için protestolar düzenliyor ve bu protestoların daha da büyümesi bekleniyor. Diğer safsataları ise pek kimse ciddiye almıyor diyebilirim. Dolayısıyla bunları Türkiye’dekilerin de ciddiye almamasını salık ederim.”

“Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası toplum tarafından tanınma olasılığı yok”

Yakın bir gelecekte “Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası toplum tarafından tanınma olasılığının kesinlikle olmadığını” düşünen Özdemir; “Adadaki genel kanının Türkiye’nin dahi KKTC’nin tanıtılması konusunu pek ciddiye almadığı şeklinde olduğunu belirtti. Özdemir şöyle devam etti:

“Uluslararası camiaya bu şekilde bir çağrı bir ilk olması sebebi ile önemlidir, ama adada herhangi bir şeyi değiştirecek midir? Hiç sanmıyorum. Eğer Erdoğan Kuzey Kıbrıs’ın tanınmasını gerçekten istiyorsa, bu konuşmasından önce bu yönde resmi girişimler yapması gerekirdi. Konuşmasında da bu girişimlere atıfta bulunarak, diğer ülkelerden Kuzey Kıbrıs’ı tanımalarını istediğini ve beklediğini vurgulayabilirdi. Böyle bir şey bildiğim kadarıyla olmadı. Konuşma sonrasında uluslararası toplum nezdinde resmi bir girişim de yapılmadı. Peki, yapılır mı? Bilemem, ama yapılsa da başarılı olmayacağını söyleyebilirim.

“Bu tanınma çağrısı sadece yapılmış olmak için yapıldı”

Bana öyle geliyor ki bu konuşma sadece yapılmış olmak için yapıldı. Bilirsiniz “olmayacak duaya amin demek” diye bir deyiş vardır. Ben biraz ona benzettim. Bu hamle Kuzey Kıbrıs’taki milliyetçi kesimler tarafından çok alkışlandı ama iyi hazırlanılmış ve ayakları yere basan, gerçekçi bir politika gibi görünmediğinden aksine önemli bir konuyu önemsizleştiren bir hamle olduğunu düşünüyorum” dedi.

“İki lider de milliyetçi söylemden beslenen siyasetçilerdir”

Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı açıklamaları ile tırmanan gerginlikte her iki ülkede 2023’de yapılacak seçimlerin bir etkisi olup olmadığı konusunda ise Özdemir, şu yanıtı verdi:

“İki ülkede de 2023’de yapılacak seçimlerin mutlaka etkisi vardır, çünkü iki lider de milliyetçi söylemden beslenen siyasetçiler ve iki ülkede de ciddi ekonomik sıkıntılar mevcut. Ekonomik dertlerin ve diğer başarısızlıkların üzerini örtebilmek için sözde düşmana odaklanmak sağ siyasetin oldukça bilinen bir taktiği. Dolayısıyla bu çekişmeyi bu yönden okumak kanımca doğru olur. Bu seçimler sonucu iki ülkede de iktidar değiştiği takdirde bu tablo değişecektir diye düşünüyorum.”











Başa dön tuşu