Köşe Yazarlarımız

TARİKATLAR, ŞEYHLER VE JUNIOR CÜBBELİ…!!!

70 yıl önce İngiliz sömürge yönetiminde bile kendi müftümüzü seçim ile kendimiz belirlerken, 70 yıl sonra şimdiki sömürgeci Ankara bize hizmet edecek bir kamu görevlisi olan müftüyü kendisi atıyor…

Ankara’nın gönderdiği yobaz müftüye savaş açıp onu gerisin geri gönderen Dr.Küçük 1959’da ne demişti;

Sarık ve cübbenin mukaddes bir kisve olduğunu biliyoruz… Yalnız bunları giyenlerin çoğunun kafasında maalesef bin bir safsata, insanları geriye götüren hurafeler doludur…

Düşünün ki yakın bir zamanda insanlar ay üzerinde konaklayacaklar… Böyle bir devirde biz hala insanlarımıza Türkçe olarak hakikatleri anlatmak yerine, hurafelerle mi uğraşacağız… ???

Arab’ın lisanının Türk milletinin başına şimdiye kadar neler getirdiğini bilmeyen yoktur… Sarığın, cübbenin fenalıkları yüzünden koca bir Türk dünyasının ne perişan ve acınası bir duruma sokulduğunu ilk mektep çocukları bile öğrendiler”…

Ne yazık ki büyük Atatürk yaptığı her inkılapta, karşısında amansız düşman olarak daima sarığı ve cübbeyi buldu“…

Doktorun 70 yıl önce nokta atışı yaptığı bir konuda bugünkü işbirlikçi hödüklerin çıtı çıkmıyor…

Bunların koltuk sevdasından dolayı biat ettikleri rejim karar veriyor;
“Bir Kıbrıslı Türk General olamaz”
“Bir Kıbrıslı Türk Sivil Savunma Başkanı olamaz”
“Bir Kıbrıslı Türk Merkez Bankası Başkanı olamaz”…

Bunların üstüne şimdi bir de;
“Bir Kıbrıslı Türk Din İşleri Başkanı olamaz” eklendi…

Ankara’nın içinde at oynattığı UBP’de kendi üyelerinin seçtiği kişinin parti başkanı ve/veya Başbakan olamayacağı gerçeği gibi…

Atanmış Junior “Cübbeli Ahmet” Hoca ne diyor…???
“Kadınlar kocalarının yatak davetini kabul etmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır”…

Nerede diyor…???
Kamu görevi için atandığı KKTC’de…

Peki ayni kafadaki Türkiye’deki sarıklı hocalar ve yobaz siyasiler ne diyor…???

“Bir kereden bir şey olmaz”
“Küçüğün rızası vardı”
“Adet görmüşse çocuk değildir, nikah caizdir”
“Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir”
“Yedi yaşındaki kızı erkek öğretmenin okutması caiz değildir”
“Erkek çocuklarla oynaşmaya biz bademleme diyoruz”
“Cinsel ilişkide bulunurken şeyhinizi düşünün”
“Mini etek giyene tecavüz caizdir”
“Erkeklerin malı cennette hep dik duracak”
“Her erkeğe 50 cariye verilecek”
“Orasını, burasını gösteren kadın orospudur”…

Peki bunları duyan, gören, dinleyen, inanan full cahil yobazlar ne yapıyor…???

Şort giyiyor diye kadınlara otobüste tekme, tokat giriyor
El ele yürüyen gençlere saldırıp dayak atıyor
Kadınların saçından, diz kapağından tahrik oluyor
Aynı ofisi, okulu ve asansörü bile paylaşmayı günah sayıyor…

Bu saydıklarımın sayıları azımsanmayacak derecede,
Gazeteci İsmail Saymaz’ın meşhur bir kitabı var;
“Şehvetiye Tarikatı”, alın okuyun, dehşete düşersiniz…

Türkiye’de 30 tarikat silsilesinin ve bunlara bağlı 400 kolun, 800 medresenin faaliyette olduğu tahmin ediliyor. Çoğu holdinge dönüşen tarikatlar büyük bir ekonomik sektör oluşturuyor. Bireyin kurtuluşunun cemaat yoluyla gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç aşılanıyor. Merdivenaltı tarikat ve cemaatler bilgi kaynağı olarak ilham ve rüyaya, kanıt olarak hurafe, rivayet, keramet ve hikâyelere başvuruyorlar. Müritler, çeşitli yöntemlerle ikna edilerek, ağırlıklı olarak ekonomik ve cinsel istismara maruz kalıyorlar…

İsmail Saymaz; İlkokul mezunu, Arapça ve Kur’an bilmeyen, hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen, bazılarının yüzlerce müridi olan, haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını inceliyor. Bir kısmının Kur’an kursu da işlettiği, tekke sahibi olduğu bu şeyhler, şehvet ile servet edinme arzusunun iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alıyorlar. Haklarında şikâyet veya ihbarda bulunulmadıkça, faaliyetlerini yıllarca sürdürebiliyorlar. Esas olarak, devlet tarafından “gerçek şeyhlere” tanınmış resmî hoşgörüden, koruma zırhından ve dokunulmazlıktan yararlanıyorlar. Şehvetiye Tarikatı, kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor...”

Bizde de nakış ilmik ilmik işleniyor, önceleri sessiz ve derinden,
Şimdilerde ise açık, aleni ve gözümüze soka soka…

Bu kadar tarikat evi, şeyh, cübbeli, yobaz, gerici piyangodan çıkmadı…

Ha, diyoruz ki “Bu plan Kıbrıslılara uymaz, biz laik, çağdaş ve modern bir toplumuz”…
Canım kardeşim seni sallayan yok ki, umurlarında bile değilsin…

Sen nüfus yapısının farkında mısın…???
Bugün varsın ama yakın gelecekte olmayacaksın…

Toplum mühendisliği inşaat mühendisliğine benzemez…











Başa dön tuşu