Köşe Yazarlarımız

HUKUK MU, GUGUK MU…???

Tacan Reynar’ın adaylığının YSK tarafından düşürülmesinden sonra ortalık yine “Kıbrıs usulü” allem, gallem oldu…

Yok “Emir büyük yerden geldi”.
Yok “Ancak böyle engellenebilirdi”.
Yok “Afrika baskınının öcünü aldılar”.
Yok “Sistemi reddettiği için cezalandırıldı”.
Yok “Düzeni bozacağı için izin verilmedi”.

Yine duygusallığın, mantığın önüne geçtiği klasik “Gibriyagi” serzenişleri.

İşinize geldi mi;
“Son kale yargı”,

İşinize gelmedi mi
“Tu kaka”…!!!

Yargıyı siyaset ile direk ilişkilendirmekten vazgeçtim, atıfta bulunmak, ima etmek bile çok tehlikeli…

Artık bir karar verseniz diyorum…???
Bu ada yarısındaki yargı bağımlı mı, bağımsız mı…???

Bu ülkede en güvendiğiniz kurum kimdir…???
Yargı siyasetin içinde mi, siyaset üstü mü…???

“Adalet Bakanlığı” denince yargının bağımsızlığından, son kale olmasından dem vuranlar, onu yere göğe sığdıramayanlar bir anda yargıyı eliyle bir kenara itemezler…

YSK üyeleri ne kaportacıdır, ne de su tesisatçısı.

YSK üyelerinin hepsi de yargıçtır ve Başkanı da Yüksek Mahkeme Başkanı’dır.
Meclis’ten geçen bir yasayı muhalefet partileri Anayasa Mahkemesine götürmektedir.

Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir kararı hem muhalefet hem de sivil toplum örgütleri yargıya taşımaktadır.

Çünkü biliyorlar ki; yargı bu ülkede bağımsızdır ve bir tek ona güvenmektedirler.

Bir yargıç karar aşamasında önündeki yasalara bakarak karar verir.
Bu yasaları da Meclis, yani yasa koyucu, yani siyasiler yapmaktadır.

Yüksek Mahkeme Başkanları her adli yıl açılışında yaptıkları konuşmalarda, yasalardaki eksiklikleri, çarpıklıkları siyasilerin yüzüne söylemekte ve onlardan bu sorunlara bir çare üretmesini talep etmektedir.

Sen siyasi olarak yasayı nasıl yaparsan, o yasaya göre de sonuçlarına katlanmak zorundasın.

Bu ülkede hem CTP, hem de TDP defalarca iktidarda ve/veya koalisyonlarda görev almıştır.

Karşınıza bir sorun çıkana kadar dönüp yüzüne bile bakmadığınız yasalar, sizin kapınızı çalınca şikayet etmeye hakkınız yoktur.

Sizin işiniz ne…???
Siyaset üretmek.

Yani sorunları siyaset yolu ile çözmek.

Bu da neyle yapılır…???
Yasalarla…

O zaman bir hukuk komitesi kurun, oturun yasaları inceleyin, gerekli gördüğünüz yerleri bir yasa tasarısı ile düzeltme yoluna gidin, işiniz ne…

Yumurta kapıya dayanıncaya kadar iki seksen uzan, ondan sonra da bık bık bık…

TDP Başkanının profesyonel işi ne…???
Hukukçu…

TDP adayının profesyonel işi ne…???
O da hukukçu…

Ben yasayı bilmediklerini, ve/veya yorumlayamadıklarını asla düşünmem.
Ortada bir yasa bilmezlik yok.

Peki ne var…???
“Nasıl olsa biri itiraz etmez yahu” var.
“Yahu eğitime gittin, geldin, sorun olmaz” var.

Umursamazlık var, ciddiyetsizlik var, oluruna bırakma var…

Amatör siyaset var, hatta dilim varmıyor ama havada biraz da popülizm kokusu var…

Ne CTP ne de TDP maalesef dersini iyi çalışmıyor.

Örnek mi…???
Yerel seçimlerde yaptığınız %30 cinsiyet kotası hatası, ölümcül bir hata.

Şimdi bu yazıya TDP’liler ve Tacan Reynar’ı destekleyenler kızacak.

Mine Atlı da kızacak.

Hatta Genel Yayın Yönetmenim Pınar Barut da kızacak…

Üçü de arkadaşım…
Napalım…???

Arkadaşım oldukları için doğru bildiğimi yazmayayım mı…???

Karar vermemiz gereken soru şu:
Hukuk mu, Guguk mu…???











Başa dön tuşu