Köşe Yazarlarımız

Savcının medyası

Amaç, bir savcının reklamını yapmak, ilişkileri tazelemek ve bu arada da baskı dönemine muhalif olanları hedef göstermeye devam etmek

Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi‘nde, 126 ülke arasında 109. sırasında yer alıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü’nün, 2021 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi‘nde de Türkiye, 180 ülke arasında 153. sırada. Diğer endekslere gerek yok.

15 Temmuz yargısı da, 15 Temmuz medyası da yerini bulmuş. Hazır, 15 Temmuz medyasının cibilliyeti ortalığa dökülmüşken, bu güncel ayakta biraz durup, bizzat tanık olduklarımızı kayda geçirmekte fayda var.

***

Savcıların ancak talimatla dava açabildiklerini ve hukuktan uzaklaşılıp Anayasal düzen yok edildiğinde kendiliklerinden harekete geçemediklerini görüyoruz. Videolara rağmen kımıldayamamaları sizde hâlâ 15 Temmuz savcıları için bir kanaat oluşturmadıysa zaten size de geçmiş olsun.

Bir kısım yargıç da yasalara göre değil, talimatlara göre yargılama yapıyor. HSK, Anayasa’yı yok sayan hâkimleri koruyor.

Tam bir hukukî cinayet yaşanıyor. Bir de bu hukukî cinayete suç ortaklığı yaparak bu işten para, pul, statü devşiren reziller var: 15 Temmuz medyası.

***

Dünyadan ve demokrasiden uzaklaşmaya itiraz edenlerin adresi Silivri. Oraya gitmeme şansına sahip olanların adresleri ise Pazar günleri artık Türkiye’nin kilitlendiği videolar.

Bizim yaşayarak gördüğümüz, bildiğimiz, ilişkilerini çözdüğümüz 15 Temmuz sonrasının bütün iğrenç senaryolarını, senaristlerini, rejisörlerini, oyuncularını, dublörlerini şimdi tüm kamuoyu görüyor, duyuyor, öğreniyor. Hukukun uyanmasını bekliyor.

***

“15 Temmuz medyası” ise hâlâ algı operasyonlarını sürdürmek için çabalıyor. Örneğin, ben geçenlerde, ‘‘Terör örgütlerine ağır darbe vurmuştu! İzmir Savcısı Can Tuncay, Başsavcı Vekili oldu’’ başlıklı bir habere rastladım.

‘‘Neden böyle bir haber yapıldı, bu grup ile bu savcı arasında bir özel ilişki var mı?’’ sorularını soran çıkabilir. Bence çıkmalı da… Tuhaf bir haber dili çünkü.

***

Basın özgürlüğü ölürken o ölümden kendine kirli miras çıkacağını sananları görmek açısından bu haber önemli bir örnek.

“Terör örgütlerine ağır darbe vuran’’ muhteşem savcının marifetleri sayılırken benim de adım geçiyor, cümle şöyle: ‘‘FETÖ darbesine zemin hazırladığı iler sürülen gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak soruşturmalarını yürüten Can Tuncay, DHKP-C’ye yönelik yaptığı operasyonlarla da örgütün hedefi hâline geldi.’’

***

Soruşturmayı yürütmüş, peki sonra ne olmuş? Orası haberde yok. Nasıl yürütmüş? O da yok.

Zaten haberin amacı gerçekleri anlatmak değil. Belli ki amaç, bir savcının reklamını yapmak, ilişkileri tazelemek ve bu arada da baskı dönemine muhalif olanları hedef göstermeye devam etmek.

Ne olacak ki… 15 Temmuz yargısının ikiz kardeşi 15 Temmuz gazeteciliği.

***

Haberde anlatılmayanları size ben anlatayım. Bu savcının ‘‘sublimal darbecilik’’ iddiası dünya mizah tarihine geçti. Arama motorlarına girin, bakın, eğlenin… Neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde haber oldu.
Bu savcının yazdığı iddianameye dünya kahkahalarla güldü.

Ceza yasasında böyle bir suç olmadığı için de zaten dava başlangıçta çöktü.

***

Sonra ne oldu peki?

Bu suçlama, bu suçlama üzerinden tutuklama,sbu suçlama üzerinden her ay matbu kâğıtlar üzerinden sürüdürülen “tutuklamayı devam’’ kararları, bu suçlama üzerinden yazılan iddianame, bunu iddianameyi kabul etmek, bunun üzerinden yargılama yapmak ve ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırmak… Bunların hepsinin, her adımının hukuksuz olduğu tescil edildi. Bu savcının bir hukuksuzluklar zincirini başlattığı apaydınlık ortaya çıktı.

***

Önce Anayasa Mahkemesi, bu suçlamaların Anayasa’nın 19, 26 ve 28. maddelerine aykırı olduğuna karar verdi. Savcının iddianamesiyle başlayan sürecin anayasayı ihlal ettiğini karar altına aldı. Aynı karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden de geldi. Yargıtay da son noktayı koydu.

Anayasayı yok saydıkları, Anayasa’ya direnerek suç işledikleri için hapis yattığım belgelendi.

***

Bizi bir bayram öncesi bomboş bir dosyayla gözaltına alıp 12 gün göz altında tutan, bu süreçte delil bulamayıp fabrikasyonlara girişen, belgede tahrifat yapan savcı şimdi terfi etmiş.

Kariyer mi? Tabii ki, 15 Temmuz yargısı açısından çok başarılı bir kariyer… Ama evrensel hukuk açısından insanın ömür boyu peşini bırakmayacak bir hukuksal gaddarlık.

Üç kez ağırlaştırılmış müebbet isteği ile iddianame yazan bu savcının başlattığı soruşturmadan beraat çıkıyor. Devlet, ülke halkının parası ile tazminat ödüyor ama bu savcı terfi ediyor.

Bu benim bilip yaşadığım. Böyle isabetsiz iddianameler ile kim bilir kaç kişinin özgürlüğüne el konuldu, yaşamları alt üst oldu ?

Ayrıca bu tür iddianamelerin hedefi olan herkesin de sürecin herhangi bir aşamasında evrensel hukukla karşılaştığını söylemek de çok zor, onlar mağdurun da mağduru. Bu ülkenin insanları bu iddianameler yüzünden ayrıca bir de vergileriyle binlerce Euro tazminat ödemek durumunda kaldı.

***

15 Temmuz yargısının haberini yapan 15 Temmuz medyası da ‘başarılı savcının terfi haberinde’ farklı bir şey söylemiyor. ‘‘Terör örgütlerine büyük darbe’’ diyor, ‘‘hukuk, hukukçu ve hukuk ahlakı ve beraat’’ lafı hiç geçmiyor. Çünkü asıl en büyük darbe hukuka, hukuksal ahlaka…

15 Temmuz’un yargısı ve medyası hâlâ iş görmeye devam ediyor. Ama hayat da hukuku uyanması için dürtüp duruyor. Hukukun uyanması da yakın görünüyor.











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu