Köşe Yazarlarımız

Bugün Olmazsa Ne Zaman? Ya Birlik İçinde Seçim, Ya Da Hep Birlikte Boykot!

Özellikle son cumhurbaşkanlığı seçimleri bize şunu öğretti: Sol ve yurtsever kesimlerin birlik içinde hareket etmediği durumlarda siyasi irademizi, kurumlarımızı, demokrasimizi korumamız mümkün değildir.

Seçimlere açık müdahale artık Türkiye’nin gizlediği veya çekindiği bir konu değildir. Açık ve net bir şekilde Türkiye istediğini seçtirmeye ve istediğini yaptırmaya kararlıdır.

Kararlılığı Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’nin bir parçası olarak değerlendirme konusunda da geçerlidir. Yıllarca bu noktaya gelinmesi için gerekli adımlar kararlılıkla atıldı. Bazılarımız bunu görmek istemesek, inkar etsek de TC Hükümetleri göstere göstere bu projeyi yürüttü.

Bilerek veya bilmeyerek bu projeye zaman zaman bizler de katkı koyduk. Bazen toplum olarak bazen de bireysel veya örgütsel olarak kısa dönemlik çıkarlar uğruna sustuk ve izledik. Artık kırılma noktasına gelindi. Bu kararlılığa karşı direnmek istiyorsak aynı kararlılıkta, cesarette ve bilgelikte hareket etmek gerekiyor.

Bugün ülkemizde kendini sol veya demokrat olarak tanımlayan çok sayıda siyasi grup vardır. Neredeyse her hitabet özelliği olan bir örgüt kuruyor ya da bir örgüt kurmayı hayal ediyor. Bir şey yapmak değil, bir şey olmak kaygısı siyaseti ele geçirmiş durumda. Sol, demokrat ve yurtsever güçlerin bugünkü gibi dağınık halde seçime girmeleri cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı bir sonuç getirmeyecektir.

Muhalefet sürekli olarak hükümetin kararlarına, uygulamalarına karşı “artık yeter”, “asla izin vermeyeceğiz”, “bundan sonra olacakların sorumlusu biz olmayacağız”, “hesap vereceksiniz” gibi laf olsun torba dolsun türü çıkışlarla hiçbir sonuç alamadığı gibi tüm hukuksuzlukları, adaletsizlikleri meşrulaştıran bir silik muhalefet anlayışı sergilemektedir. Çünkü mevcut yapıda çaresizdir. Bölünmüşlük ve siyasi “rekabet” ortamı üretkenliği de mücadele ruhunu da köreltti. Sorunların temelinde yatan gerçekler söylenemez hale geldi.

Somut olarak tek yapılabilen sürekli olarak erken seçim talep etmek oldu ki onda da pek samimi görülmedi. Nedeni ise hem sonucun fazla değişmeyeceğinin biliniyor olması hem de mevcut dağınık durumda muhalefetin hükümet olmasının bile iktidar olamayacağı anlamını taşımasıdır. Ülkemizde iktidar artık Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bunu kabullenip mücadele verebilmek için önce güçlü olmak bir zorunluluktur.

Daha yakın geçmişte şu anki muhalefetin neredeyse tümü hükümette değil miydiler? O gün yapamayıp bugün yapabilecekleri ne var? İktidar olabildiler mi? Kendi hükümetleri dönemi sonrası tarihimizin en aleni ve yıkıcı dış müdahalesi yaşanmadı mı ülkemizde? Neyi engelleyebildiler? Neyi gerçekleştirebildiler? Hangi doğru ve gerçekçi tespiti yapabildiler ve geleceğe dönük, toplumsal varoluş mücadelesine ışık tutacak adımı atabildiler? Bu yapıda yarın seçim olsa ne değişecek?

Toplumsal birlik artık şarttır. Daha da açık ifade etmek gerekirse iradeye sahip çıkma sorumluluğunu hisseden kesimlerin birlikteliği kaçınılmazdır. Artık bu geleneksel terimi kullanmak ne kadar doğrudur bilmiyorum ama daha da net anlaşılabilmek adına kullanıyorum “solda birliktelik” tek alternatiftir.

Bu birliktelik sadece seçim için değil sonuç ne olursa olsun gerçek mücadeleyi yapabilmek ve gerektiğinde seçimi boykot etmek, Meclis’ten çekilebilmek ve sonuç alabilmek adına da gereklidir. Bu dağınıklıkla seçime girmek çözüm üretmeyecektir. Seçimleri boykot etmek üretecek mi? Bu dağınıklıkta hayır. Boykotun da anlamlı ve etkili olabilmesi için örgütlülük şarttır.

Seçim için siyasi partiler tarafından bir birliktelik sağlanamaz ise örgütsüz ve dağınık partilerle seçime girip sonrasında “ağlamak” yerine örgütlü bir boykot çok daha etkili yeni bir başlangıç olacaktır. Boykot sadece bir tepki değil bir örgütlü mücadele şekline dönüşebilirse sonuç verecektir.

Sol siyasi partilerin birlikte durumu değerlendirmesi ve belki de gerekirse birlikte seçime girme yerine, şartlar bunu gerektirmiyorsa, birlikte boykot kararı üretmeleri de önemli bir mücadele yöntemi olabilir.

Ortak karar hükümete gelmek olursa, bu mücadele birliği istenilen reformları yapmak, siyasi irademizi hayata geçirmek için de gerekecektir. Yani her iki alternatifte de birliktelik karar alınana kadar değil, esas karar sonrasında gerekecektir.

Siyasi partiler önderliğinde veya toplumsal örgütlenme ile boykot yapılacaksa da esas mücadele o aşamada başlayacağı için birliktelik, boykotun gerekçelerini TÜM DÜNYAYA anlatabilmek ve iradeyi yeniden kazanabilmek adına sürmelidir. Aksi durum, irademizi gasp edenlerin ekmeklerine yağ sürmekten başka bir şey olmaz.

Kısaca ya birlik olup seçim, ya da siyasi partilerle veya onlarsız örgütlü boykot dememiz gereken bir sürece giriyoruz. Zamanımız kısıtlı. Herkes, her örgüt tavrını netleştirmeli ve küçük hesapları unutarak ya sandıkta ya da boykotta toplumsal birliktelik için bir araya gelmelidir.











Başa dön tuşu