Köşe Yazarlarımız

YA İŞ BİRLİĞİ, YA BOYKOT VE MATRUŞKA…

Geçen gün sosyal medyadaki hesabımdan “Ya İş Birliği Ya Boykot” hashtagı ile bir nabız yoklaması yaptım;       

“Vakit varken buraya bir not düşelim, sonra “Yerim dar, oynayamam” denmesin… Federal Kıbrıs’a inanan tüm siyasi partiler, örgütler, hareketler ve sol güçler, önümüzdeki seçim artık biz değil, siz seçeceksiniz… Ya iş birliği ile seçime girer bizi yanınızda bulursunuz, ya da örgütlü boykot ile karşınızda… “Seçim sizin”…

Son iki günde gelen mesajlara bakılırsa nabız atmış, hem lehte, hem aleyhte tansiyon tavan yapmış…

Şikayetler “Muhtelif”;

Yok “Daha önce denendi, olmadı”…

Yok “Başka işiniz yok mu”…

Yok “Boykot yapın da Bertanlar çoğalsın”…

Yok “Bunun adı şantajdır”, gibi mesajlar yine, yeni, ve yeniden “Back to the Matruşka”…

Yahu “Ya iş birliği, ya boykot” diye yola çıkarak bir kamuoyu yaratmak ve “Federalist” diye tanımlanan partileri bu yaratılan kamuoyu baskısı ile işbirliğine zorlamanın ne gibi bir kötülüğü olabilir ki…???

Tam üç gün önce ayni konuda sevgili dostum Hasan Ulaş Altıok da bir köşe yazısı yazmıştı… Demek ki yalnız değilmişiz, iki kişi de değiliz, hatta efsane Başbakan İrsen Küçük gibi şunu da söyleyebilirim ki “Bayağı kalabalığız”…

Bu toplumun çıkarına, düşünmeye, beyin fırtınasına, emek vermeye, “Yok oluş” ile “Var oluş” arasındaki ince çizgide işbirliği yapılmasını forse etmenin, kişisel ve zümresel olarak kimin çıkarı olabilir ki…???

Dedim ya “Back to the Matruşka”…

Niye Matruşka…???

Çünkü bizim sol, Matruşka bebeklerine benzer, açtık sonra içinden başka bebekler çıkar, çoğaldıkça bölünür, bölündükçe parçalanır, ama hiçbiri de “Hep beraber” demez, hepsi de “Baby come to me” der…

Neden…???

Çünkü “Sol” bebeklerin bir çoğunda çilek tadında bir “Özgüven”, tereyağ görünümünde bir “Ego” ve dondurma kıvamında bir “Kibir” vardır… Hepsi de yerçekimsiz ortamlarda tavana yapışıp, “Ayaklarımız yere basmakta” demektedir…

Oysa ayaklar çoktan kıçımıza girmiştir ama hissizleştiğimiz için algılayamıyoruz, “Kapiş”…???

Bu bölünmeden, ayrılıktan, parça parça olmamızdan dolayı son elli yılda neler çektiğimizi, toplum olarak bize ne kadar pahalıya mal olduğunu tek tek anlatmaya gerek yok… Hepimiz yaşadık, hepimiz biliyoruz… Ancak son bir yılda ve şu anda yaşadıklarımıza bakarak zaten ipin kaçtığını, memleketin çivisinin çıktığını, yok oluşa doğru son yüz metreye girdiğimizi sağır Sultan’ın kardeşi, kör Muzaffer bile gördü, biz göremiyoruz…

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesinde 18 maddelik bir liste yayınlamıştım… Bir zahmet elinize bir kalem alın ve gerçekleşenleri tıklayın…

“Tatar’ın Cumhurbaşkanı olması halinde 5 yılda başımıza gelecek olanlar:

1- UBP 1-2 transferle DP ve YDP ile hükümet kuracak…

2- Erhan Arıklı veya Bertan Zaroğlu Bakan olacak..

3- En az üç tane daha ilahiyat ve imam hatip lisesi açılacak…

4- Eğitim müfredatı tamamen dini temellere dayandırılacak…

5- Devlette çalışanların namaza gitmesi için Cuma günleri denetimli izin uygulanacak, gitmeyenler cezalandırılacak…

6- Tekke, zaviye ve dergahlar çoğaltılacak, kuran kursları özel okullar dahil zorunlu olacak…

7- Ramazanda bir ay boyunca içki yasağı gelecek…

8- Mini etekle ve şortla gezenler aleni taciz edilecek…

9- Elektrik kurumu ve limanlar satılacak…

10- Muhalif sendikalara karşılık biatcı yeni sendikalar kurulacak, olanlar varsa güçlendirilecek…

11- El-Sen, KTÖS, KTOEÖS gibi sendikaların bitirilmesi için Maliye Bakanlığı tarafından maaşlardan otomatik aidat toplama sistemi iptal edilecek ve sendikalara “Siz tek tek toplayın” denecek…

12- Beş yıl içinde 200 bin kişiye vatandaşlık verilecek…

13- Maraş’taki evler bu yeni vatandaşlara dağıtılacak…

14- Kıbrıs Cumhuriyeti buna karşılık kapıları kapatacak…

15- Güneyde daimi ikamet göstermeyen Kıbrıslı Türklerin pasaportları yenilenmeyecek…

16- BM federasyon görüşmelerinin süresiz olarak durdurulduğunu açıklayacak…

17- BM Güvenlik Konseyi ve AB Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin aleyhine yaptırımlar uygulayacak…

18- Vatandaşlık işleri tamamlanınca “Türkiye’ye ilhak” referandumu yapılacak…

“Bu kadarı da olmaz” mı diyorsunuz…???

18 yıl önce Türkiye’de de “Bu kadarı olmaz” deniyordu…

Yurtseverler olarak bizler sol güçlerin güç birliğine gitmesini istiyoruz… UBP ve benzeri partilerin bu ülkeye yaptıkları kötülüklerin son bulmasını istiyoruz… AKP rejiminin, Ankara taşeronlarının bu ülkede cirit atmasına, irademize müdahale etmesine “Artık yeter” demek istiyoruz… Çocuklarımıza barış ve sevgi içerisinde yaşanacak birleşik bir Kıbrıs bırakmak istiyoruz, kısaca vatanımızı geri istiyoruz…

Eğer bu ayrlıkçılık ise, evet biz ayrılıkçıyız…

Eğer bu ırkçılık ise, evet biz ırkçıyız…

Eğer bu vatan hainliği ise, evet biz vatan hainiyiz…

Kaldırın kibrinizi dolaba, naftalinleyip koyun egonuzu sandığa, açın bu ülkenin önünü… Böyle bir bütün oluruz, böyle birlikte oluruz ve birlikte durursak düşmeyiz…

Bu kez biz değil, “Siz” seçeceksiniz…

Ya iş birliği, ya boykot…

“Seçim sizin”…











Başa dön tuşu