Köşe Yazarlarımız

ER-DOĞAN / ER-SİN / ER-SAN / ER-HAN / ER-TUĞRULOĞLU…!!!

Şapkadan tavşan çıkacaktı, tavşan boku çıktı… Hayaller Azerbaycan , gerçekler Bandabuliya…

– “Lan Aliyev, tanısana lan KKTC’yi, gidince bir müjde verek”…
– “Çox yaxşı düşünmüşsen, amma bu doğru ola bilməz… Birləşmiş Millətlər ağzımıza tüpürmək”…
– “Lannn bırak, ben dünya lideriyim”…
– “Lakin dünya bunu bilmir”…
– “Eyyy Azerbeycan”…
– “Məsləhətçilərdən soruşdum, yox dedilər”…
– “Tamam lan, ben de Saray muhallebicisine AVM müjdesi veririm”…

Aliyev topu tut, tut Aliyev tut
Aliyev topu bırak, bırak Aliyev bırak, AB top fabrikası veriyor onu tut…
“Bi dünya spor” dediler, kendi aralarında çullisine maç yaptılar, ayni anlarda “Öyle bir ülke yok”
dedikleri Kıbrıs Cumhuriyeti sporcuları ise Tokyo olimpiyatlarında yerini alarak, “Bi dünya sporun” ne
olduğunu gözlerine sokuyordu…

Bayram namazına gittiler, ER-SİN masal dinleyen, ER-SAN ise camiden ayakkabı çalan çocuklar gibi
şendiler… İkisi de namaz bilmiyordu, yandakilerden kopya çekiyordu… Baş muallim çok yorgundu,
önüne bakıyordu, hatta konuşurken uyuyordu…
Maraş’ın %3,5’unu açacağız dediler, Güvenlik Konseyi “Hoooppp” deyince, 3,5 attılar…
Özel mülke dokunamazken, Maraş’taki Rum kamu mallarında lingiri oynamaya, göz boyamaya devam
ettiler… Otel odasından sanal toplu açılış yaptılar…

“Millet” bahçesi, “Milletsiz” açıldı, ince belli bardaklarda çay içildi, “Ohhh” çekildi…
Çıkarma plajında müze açıldı, CHP “128 milyar nerede?” dedi, bizim 128 numaralı çıkarma gemisi
hokus, pokus 1974 oldu, 128 kayboldu…

“E-Devlet” için bir bilgisayarın klavyesine çimento dökülerek, temel atıldı…
Sonra ER-DOĞAN adadan ayrıldı, bir arkadaşımın müthiş tespiti ile “Geride yumurtalarını bıraktı”…

Giderken de “Kuzey, Güney yok, artık Kıbrıs Türk Devleti var” dedi, aslında olan, temelini attıkları
sanal “E-Devletti”, fişi kapatınca kiralık ve döküntü bir bilgisayar olan…
Maraş konusunda önce AB tepki koydu, sonra ABD, ardından BM ve Rusya, elimizdeki iki adet sidikli
yedili ile “Şampiyonlar Ligine” kafa tutuyorduk…

Ardından BM Güvenlik Konseyi Maraş konusunda bir kınama kararı aldı ve Türkiye’ye eylemlerini
derhal geri alma çağrısı yaptı…
Peki kimdir bu BM Güvenlik Konseyi…???

BM’nin, üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü en güçlü organıdır… BM’nin diğer
organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Uluslararası Adalet Divanı ile birlikte bağlayıcı karar alma
yetkisine sahip iki Birleşmiş Milletler organından biridir… Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına
yakını tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda açık bir şekilde belirtilmiştir…

Toplam 15 üyesi bulunmaktadır, 5 daimi üye + 10 geçici üye… Geçici üyeleri boş verin, onlar daimi
üye olan dünya devi 5 ülkenin masasında mezedir…
1- Amerika
2- Rusya
3- Çin
4- İngiltere
5- Fransa

İşte bu arkadaşlarla kafa buluyor bizim ördek avcıları… BM Güvenlik Konseyini “Bülbül Severler
Derneği”, Sarayönü’nü de “Dünyanın Merkezi” zanneden bizim film kahramanları, hep bir ağızdan
atmaya başladı;

Altar’ın oğlu Tartar ER-SİN “Ok yaydan çıktı, kefeni giydim yola çıktım, bizi ayırmak isteyenlerin
ellerini, kollarını ayırırız, BM’yi kınıyorum, BM de kim? BM ayağını denk alsın, almazsa ayağına
sıkarım, vallahi sizi guş lasdiğiynan aşşağa atarım” gibi açıklamalarda bulundu…(tamam yahu,
bazılarını da ben attım)…

Başbakan Bombacı Mülayim ER-ŞAN ise zehir zemberek bir açıklama yaparak BM’ye vermiş,
veriştirmiş, “Bu kararı tanımıyoruz ve kınıyoruz” diyerek Türk’ün gücünü göstermiş ve beş bin koyun
gelmemesine rağmen konuyu ihalesiz olarak “Açıkça ifade” etmişti…
Battal Gazi’nin oğlu Kara Murat ER-HAN ise “Sevgili BM, elinizden gelen kınamayı yapın umurumuzda
bile olmayacaksınız, bedenimize sahip olabilirsiniz ama ruhumuza asla” diyerek Yeşilçam
sahnelerinden çıkma bir replik ile tozu dumana katmıştı… Oysa durum “Size baba diyebilir miyim

amca?” gerçekliği ile doğru orantılıydı…
Baltalı İlah Zagor Tenay Taysin ER-TUĞRUL abim ise karar üzerine yaptığı açıklamada, “KKTC Bakanlar
Kurulu askeri statüden çıkardığı bölgenin tekrar açılmasına matuf bir karar istihsal etmemiştir”
diyerek, yarı Türkçe, yarı Arapça olmak üzere kıvırmış, biz ondan uçan tekme beklerken, o
beklenmeyen bir hareket ile bizi kontrpiyede bırakmıştı…

Sonra esas oğlan kızı orman zeminine yatırır, kız avuç içinde yaprakları sıkar ve “Beni çok mes-ut ettin
ER-OL” diyerek bayılır, ER-OL ise telaşlanır ve “Nen var yavrum, hasta mısın kuzum?” repliği ile film
biter…
SON – THE END – ΤΕΛΟΣ – FIN











Başa dön tuşu