Köşe Yazarlarımız

HEZARFEN TATAR ÇELEBİ & TREND SOL…!!!

Atanmış ve cilalanmış Cumhurbaşkanı Ersin Tatar görevine 23 Ekim 2020’de başladı…

Üç gün sonra kendisini “Atayanlara” teşekkür etmek ve şükranlarını sunmak için Ankara’ya  uçtu…

Pandeminin en yoğun günleri olduğu için 2021 Nisan tarihine kadar da başka herhangi bir şükran ve/veya dış lastik teması yapmadı… “Gecekondu” sarayında oturdu, doşan lastik kullandı, kabuller, ziyaretler yaptı, sergi açtı ve bol bol hamaset yaptı…

Gaza geldikçe coştu, coştukça havalandı, havalandıkça da THY’nin tarifeli seferi gibi uçmaya başladı…

Hezarfen Ahmed Çelebi Galata kulesinden ne kadar uçtu bilemem ama, bizim Hezarfen Tatar Çelebi ilk denemesinden sonra minibüs şoförü edası ile “Mesafe” olarak iyi yol yapmış ve/fakat “Siyasi” olarak “Dünyanın Merkezi” Sarayönü meydanına kafa üstü çakılmıştır…

Bu çakılmada gol atma yolları tıkanmış, “Com’on Ers” efsanesi ise işe yaramamıştır…

“Seçilmiş Cumhurbaşkanlarının” Kıbrıs görüşmeleri esasında doğal görüşmeci olduğu dönemler bitmiş, “Atanmış Kayyum” olarak çirkin ördek yavrusu gibi kendini, kendisine, “Cumhurbaşkanım” dediği uzuna, Çavuş’un mevluduna ve bilimum millici takımına kabul ettirme çabasına girmiştir…

Oysa “Kıbrıs Türk Halkına” kendini kabul ettirme kaygısı hiç yaşamadı, yaşamayacaktır da…

“Atanma” görevinin birinci yılının dolduğu bu günlerde Tatar’ın bu bir yıllık sürede ;

Cenevre’de  5+1 Konferans

Brüksel’de  Guterres ile teneffüs arası 3,5 dakika koridorda ayaküstü laflama…

Ve New York’ta üçlü görüşme (Daha çok özgürlük anıtı selfisi, Central parkta piknik ve Türk evi açılışı) olmak üzere “Uluslararası” tınısı tın, tın eden üç şehir ziyareti diplomasisini kilerimizde taze pastırma gibi asmıştır…

Ayni sürede ise Türkiye’nin “Olağanüstü Hal Bölge Valisi” gibi tam 12 şehri dolaşmış ve Kıbrıs sorununu, Kıbrıs’ta sorun olmadığına, kan döküp aldığına, kendisinin olduğuna inanan kasaba politikacılarına anlatmıştır…

En naif halinde bile olsa bir milli kıvılcım Tatar’ın coşmasına, “Allah Allah” nidaları ile hücuma kalkmasına, 1571’den girip, 1974’ten çıkmasına, kahramanlık destanları yazmasına yeter de artar bile, oysa ziyaret ettiği yerlerde o kıvılcımın enflasyonu var, hayır o değil, sağlığına zarar…

İngiliz ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Osmanlı torunu ha…???

Evet, ben de Napolyon’um…

Well done Mr.Tatar…

TREND SOL NOKTA KOM…

Yerel seçim borusu çaldı, genel seçim borusu da yakında çalar…

Milliciler bizi alakadar etmez, biz federalist partilere bakıyoruz…

Gidilecek yol.?

Federal Kıbrıs…

Var mısınız iş birliğine.?

Yoksa yine ayni kısır döngüler mi.?

Sol.?

Daha sol.?

En sol.?

En hakiki sol.?

Biliyoruz, ülkemizde tapılacak sol yok artık, ama gidilecek yol var…

Kaç kez duvara vuracağız.?

“Biri 2-3, diğeri 12-14 vekil çıkarsın da tamamdır”…

Bu kafada mıyız hala.?

Kan uykularından uyanacak mıyız.?

Tuz ruhunu rafa kaldırıp bu uğurda mücadele ruhumuzu yeniden yaratacak mıyız.?

Bu kez gerçekten saflar sıklaşacak mı.?

Yoksa “Ego” sizi yine mi esir alacak.?

“Trend Sol” olmaya mı çalışacaksınız yine.?

Yoksa işbirliğini forse edecek “Öncü Sol” mu.?

“Aynı şeyi tekrar tekrar deneyip farklı sonuçlar beklemek deliliktir” demiş bir düşünür…

Ayni şeyi yine deneyecek misiniz.?

Vatandaşlıkların leblebi gibi dağıtıldığı gerçeğine rağmen yine parça parça mı olacağız.?

Potansiyel %48 ile UBP’nin elindeki iki tane sidikli fandi’ye yine mi “Pas” diyeceksiniz.?

Daha önce yazdım, yine yazıyorum,

“Ya işbirliği, ya BOYKOT”…











Başa dön tuşu