KıbrısManşetSağlık

“Önlem tedaviden daha az maliyetlidir”

Kıbrıs Türk Tabipler Birliği 1 Aralık Dünya AIDS Günü ile ilgili açıklama yaptı

KTTB, açıklamasında HIV virüsüne karşı önlem alınmasına değindi.

Şimdiye dek 33 milyon kişinin hayatına mal olan HIV virüsünün ülkemizde ise 2020 itibariyle 80 kişinin HIV tanısıyla yaşadığını kaydetti.

KTTB’nin açıklaması şu şekilde;

“HIV (İnsan immunyetmezlik virusu), bulaşıcı bir virus olup kişinin bağışıklık sistemi hücrelerine zarar vererek ciddi sağlık sorunlarına yol açar.

Uygun tedavi yapılmaz ise hastalık çeşitli evrelerden geçerek ilerler ve AIDS (Kazanılmış İmmün Yetmezlik Sendromu) tablosuna yol açarak ölümcül olabilir. Virüs vücuda girdikten sonra genelde bir ay içerisinde kişide grip benzeri şikayetlere neden olur. Bundan dolayı hastalık ilk aşamada kolayca gözden kaçabilmektedir. Bu döneme “Akut Retroviral Sendrom” adı verilmektedir.

Bu dönemde hiçbir belirti ve bulgu görülmeyebileceği gibi kilo kaybı, öksürük, tekrarlayan ateş veya gece terlemeleri, yorgunluk gibi yakınmalar olabilmektedir. Bu dönemden sonra hastalık sessiz dönem yani latent döneme girer. Bu dönemde şiddetli yakınma ve bulgu vermeden yıllar içerisinde (2-10 yıl) yavaş yavaş, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar.

Şimdiye kadar yaklaşık 33 milyon kişinin hayatına mal olan HIV, önemli bir küresel halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor. HIV teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerine erişimin artmasıyla, HIV enfeksiyonu yönetilebilir bir kronik sağlık durumu haline geldi ve HIV ile yaşayan kişilerin uzun ve sağlıklı yaşamlar sürmesine olanak tanıdı. Dünya Sağlık Örgütü, HIV ile yaşayan tahmini 38 milyon kişi olduğunu belirtmektedir. Ülkemizde ise 2020 itibari ile 80 kişi HIV tanısı ile yaşamaktadır.

HIV ile mücadeleye yönelik uyumlu uluslararası çabaların bir sonucu olarak, hizmetlerin kapsamı giderek artmaktadır. Dünya genelinde HIV ile yaşayan yetişkinlerin % 68’i ve çocukların% 53’ü ömür boyu antiretroviral tedavi almaktadır. Bununla birlikte, etkili antiretroviral ilaçlar (ART’ ler) virüsü kontrol edebilir ve diğer insanlara ileriye dönük bulaşmayı önlemeye yardımcı olabilir.

UNAIDS raporuna göre ise; Antiretroviral tedaviye erişimin artması, 2010 yılından bu yana 12,1 milyon AIDS ilişkili ölümü önlemiştir.

HIV; enfekte kişilerden kan, anne sütü, meni ve vajinal salgılar gibi çeşitli vücut sıvılarının değişimi yoluyla bulaşabilir. HIV, hamilelik ve doğum sırasında anneden çocuğuna da bulaşabilir.

ART kullanan ve viral olarak baskılanan HIV pozitif kişilerin HIV’ i cinsel partnerlerine bulaştırmadıklarına dikkat etmek önemlidir. ART’ ye erken erişim ve tedavide kalmaya yönelik destek bu nedenle sadece HIV pozitif kişilerin sağlığını iyileştirmek için değil, aynı zamanda HIV bulaşını önlemek için de kritiktir.

HIV tanısı için herhangi bir laboratuvarda kan testi yaptırmanız yeterlidir. Ülkemizde tüm devlet hastanelerinde HIV testi yapılabilmektedir. Ayrıca pek çok özel hastanede ve laboratuvarda da test yapılmaktadır.

HIV/AIDS’ın toplumda kontrol altına alınabilmesi için öncelikle, HIV enfeksiyonu hakkında sağlık yöneticileri ve sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin yeterli bilgiye sahip olması ve sorunun önemini kavraması gerekiyor. Bunu yaparken, gereksiz önyargı ve endişeler yerine bilimsel ve uygulanabilir önlemlerin yaşama geçirilmesi ve ayrımcılıkla kapsamlı bir mücadele yürütmesi gerekiyor.

Ülkemizde HIV pozitif yabancıların yurtdışına ihraç edilmesi şeklinde bir uygulama mevcuttur. Bu uygulamanın devam etmesi kişileri kan testi yapmaktan kaçmaya, hastalığın teşhisinde aksamaya neden olacaktır. Tespit edilemeyen hastalık ise halk içinde bulaşa sebebiyet verecektir. Bu uygulamanın gözden geçirilmesi halk sağlığına katkı sağlayacaktır.

Eğitim sisteminde, cinsel eğitim, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma yöntemleri derslerinin eklenmesi yine halk sağlığına katkı sağlayacaktır.

HIV/AIDS sadece bir halk sağlığı sorunu değil, aynı zamanda insan haklarını da ilgilendiren bir konudur. HIV/AIDS pozitif bireyler; sosyal damgalanma ve ayrımcılığa uğrama endişesi ile özellikle ülkemiz gibi küçük nüfuslu ülkelerde tanı ve tedavi hizmetleri almaktan kaçınabilmektedirler. Ancak virüs ayrımcılık yapmaz; dil, din, ırk, cinsiyet, sınıf vs. ayrımı yapmaksızın bulaşmaya çalışır.

Önlem tedaviden daha az maliyetlidir. Bu ilkeden hareket ederek sağlığı korumak adına alınabilecek tüm önlemler önce devlet, sonra sağlık kuruluşları, diğer tüm kurumlar ve sonunda tüm bireyler tarafından alınmalıdır.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yönetim Kurulu

Dr. Derlen Özgeç Ruso

Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı Sorumlusu”











Başa dön tuşu