SürmanşetYaşam

Kilitkayalı: Yemek yapmak benim için terapi gibi

Türkiye’deki Masterchef’teki performansıyla gönülleri fetheden Tanya Kilitkayalı, “Yemek yapmak benim için terapi gibi” diyerek, hem yarışma deneyimini hem de bundan sonraki hedeflerini anlattı

Kilitkayalı: Yarışmadan sonra hayatım çok değişti

Yarışmayı kazanamasa da hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de ün yapan Tanya Kilitkayalı, “Yarışmadan sonra hayatım çok değişti” derken bile mütevazılığından ve doğallığından ödün vermiyor. Bir yandan aldığı teklifleri değerlendirerek yolunu çizmeye çalışırken öte yandan gösterilen ilgiye karşılık veriyor. Kilitkayalı, vizyonunu yurt dışında geliştirip, gastronomi alanında Kıbrıs’ta olmayan bir şeyler yapmayı hedefliyor. Kıbrıs mutfağı üzerine bir kitap hazırlamak ise yakın hedefi…

“Duygusal ve sulugözlüyüm”

Kilitkayalı, fazla duygusal, çok sulugözlü ve arkadaş canlısı olduğunu anlatırken bu özelliklerinin yarışma formatı gereği bazı kararlar alırken kendini zorldığını belirterek “İnsanları çok severim, hemen kaynaşırım. İnsanlar hakkında kolay kolay kötü bir şey düşünmem. Ben strateji uygulayamadım. Bazıları orada şampiyon olmak için her şeyi yaptı. Çok da doğal bir şey. Onlara hiçbir şey diyemeyiz. Aslında yarışmaya gelmişsen olması gereken de doğal olarak odur belki de…” diye konuştu.

“Alerjiler yüzünden yaşadıklarıma üzüldüm”

Kilitkayalı, yarışma boyunca en çok üzüldüğü anın, kabuklu deniz ürünlerine karşı alerjisi olduğu halde, bir dokunulmazlık yarışmasında aceleyle ve dalgınlıkla tadına baktığı ve içinde karides olan bir sos yüzünden yaşadığı sağlık sorunu olduğunu söyledi.

“Herkesi kendime sevdirebilmişim”

Kilitkayalı, yarışma sonrası hayatının nasıl değiştiğini ve neler yaşadığını da anlattı.

“Hayatım bayağı değişti. Yolda gören herkes beni tanıyor. Türkiye’de halkın ünlülere karşı tavrı biraz farklı ve böyle olabileceğini düşünürdüm ama biz Kıbrıs halkı olarak çok da öyle değiliz bence. Yani ben ünlü birini görünce gidip fotoğraf çektireyim falan diyen biri değilim diye öyle düşünüyor olabilirim. Yarışmadan sonra Kıbrıs’a dönünce bu kadar ilgi göreceğimi düşünmemiştim.
Daha havaalanında insanlar beni tanımaya başladı ve ‘Tanya hanım sen bizim gururumuzsun” falan dediler. Sokakta kim görürse gelir, çocuklar etrafımı sarar. Bu çok güzel bir şey. 7’den 70’e herkese kendimi sevdirebilmişim, kendimi gösterebilmişim ki insanlar bu kadar beni sevip tebrik eder. Hayatımda en güzel değişimlerden bir tanesi bu oldu. Kendimi Kıbrıs halkına bu kadar sevdirebilmek… Giderken de amacım buydu. Kıbrıs için gidiyorum dedim. Gerçekten bunu bir şekilde yapabilmişim ki şimdi böyle tepkiler alıyorum. Çocuklar, nenecikler gelirler benimle fotoğraf çekmek isterler”

“Ülkede olmayan güzel bir şey yapmak istiyorum”

Tanya Kilitkayalı, ada dışına çıkıp vizyonunu geliştirip dönmeyi ve ülkede olmayan güzel bir şeyler yapmayı istiyor. Hemen bir restoran açmak planı yok. Bir de Kıbrıs mutfağı kitabı hazırlamayı çok istiyor. Koronavirüsten dolayı Türkiye’deki planlarını iptal eden Kilitkayalı, bugünlerde aldığı teklifleri değerlendirmekle meşgul.
“Koronavirüs salgını bitince Kıbrıs’ta da bir şeyler yapacağım inşallah, yeni planlar çizeceğim. Zaten Kıbrıs mutfağıyla ilgili workshoplar veririm ama kurslar açmayı da düşünüyorum. Şu anda birçok teklif alıyorum. Workshop ve danışmanlıklar vermek isterim.”
Tanya Kilitkayalı’nın Masterchef yarışmasıyla tanınması aile restoranına ilgiyi de artırmış. Ancak koronavirüs nedeniyle uygulanan kısıtlamalar fazla müşteri almalarını engelliyor.
“Eskiden pazarları mutfaktan çıkamazdım şimdi de giremiyorum çünkü herkes ‘birazcık da bizimle otur’ der. Ben de masaları dolaşırım, herkesle kahve içer sohbet ederim. Biraz da konuşmayı severim malum.. Çok güzel bir şey herkes beni görmek ister, tanışmak ister, ‘ekranda çok sevdik gerçekten de öyle misiniz’ diyorlar, güzel bir ilgi var…”

“Yemek yapmak terapi gibi… İyi yemeğin püf noktası istek ve sevgi”

Yemek yapmak benim için terapi gibi. Yarışma sırasında da tek derdim yemek yapmaktı. Yemek yapmak güzel hissettiriyor” diyen Tanya Kilitkayalı, iyi yemek yapmanın püf noktasının “çok isteyerek ve severek yapmak” olduğunu düşünüyor ve ekliyor:
“Zaten reçete önünüzde olduktan sonra herkes yapar ama çok severek, aşkla yapınca bir yemeğin tadı çok fark eder. Özenerek yapılan yemeğin tadı çok güzel olur. Onun dışında her yemeğin püf noktası olur. Ne kadar çok emek verirsek o kadar güzel olur. Bu her iş için geçerli ama mutfak bence diğer işlerden biraz daha farklı. Çok sevme, çok kalp ister.”











Başa dön tuşu